Barışın sırrı
Bu satırları, Sırrı Süreyya Önder’in ölüm haberini aldığım gün içime ata ata biriktirdiğim üzüntüleri dile getirme mecburiyetiyle yazıyorum. Abim kalkacak, kendi derdini o daha güzel anlatacak diye bekledim ama olmadı. O hepimizden daha güzel, lafı gediğine koyarak anlatırdı çünkü.
Bu ülkenin son kırk yılına denk gelen tüm acılarına tanıklık ve sanıklık eden, bedellerin en ağırını ödeyip yine de “Aman canım yandı!” demeyen bir şahsiyet, zor anlatılır. Bu da benim kendimce ağıdım olsun. Sırrı Süreyya’yı kendi çağdaşlarından ve yol arkadaşlarından ayıran temel unsurları açmak ve kalanlara bu yöntemi miras bırakmak adına onun yol ve yöntemlerine değinmek istiyorum.
Sırrı Süreyya, arkasından romantik ve edebi cümleler kurup üç gün sonra kendi dünyamıza döneceğimiz bir isim değil. O, her şeyden önce bütün emeğiyle ürettiği değerlerle bir yöntem sahibi olmayı hak ediyor.
Bildiği, yanıldığına yetmeyenlere o güzel diliyle tane tane anlattı. İnandığı değerler için pratik ve teorik olarak kendini yoran, her daim bilimsel metodu da halkın alışılagelen dilini de bir arada tutabilen birisiydi. Şiddetin her türlüsünü reddederek, yan yana gelmenin yüceliğini aradı durdu.
Sözlüklerde yer almayan derin cümleleri bulup getirdi dünyamıza. Dillerin zengin yargılarına, aydınların özlü sözlerine, yazılı tarihin usta söz oyunlarına da sahipti. Donanımı salt bir alanda değil, çok yönlüydü. Milan Kundera’nın “Kimlik” tanımını da geliştiren, ayetleri de günlük dilde yerli yerinde kullanabilen, ülkenin siyasi tüm jargonuna sahip bir bellekten bahsediyoruz.
Kendisine ustaca hazırlanan soru tuzaklarına halkın deyişiyle verdiği cevaplar, siyasete getirdiği güler yüz, egodan arınmış bir ruhun berrak direncini gösteren gülümsemesiyle herkesten farklıydı.
Köşe yazarlığı yaptığı dönemdeki ince ince sözleri, Meclis’teki nüktedan kelamıyla, Gezi’deki duruşuyla, Beynelmilel filmindeki zekasıyla ama ne olursa olsun, her daim yüzüne yakışan samimiyetiyle nevi şahsına münhasır bir zattı, muhteremdi. İçinde bulunduğu entelektüel dünyanın altını üstünü tek cümleye sıkıştırabilen; yer yer elitizmin salonlarıyla dalga geçerken, tam karşıtında oturanın asık suratını güldürebilme becerisiyle gerçek bir entelektüeldi.
Uçaktan korktuğu için uçağa binmeyen ve bu yüzden bin kilometreleri yağmur çamur demeden giden abimizin çok basit bir isteği vardı. Tüm bu yorgunluğu boyunca, daha güzel bir ülke hayaliyle dağ başlarında, barikatların ve vinçlerin önünde, tazyiki suların altında durdu. Hem zaman konforundan hem de sağlığından taviz vererek en zahmetli yerde durmayı başardı. Senaryoları, rolleri, filmleri, devrimci duruşu, siyasetin grisinden bizi kurtaran şivesiyle, okuduğu şiirlerle her daim hepimizi en derin yerden vurup etkileyen tarzı, unutamayacağımız bir zenginlik olarak kalacaktır.
Bir Türk olarak Kürtlerle neden yoldaşlık yaptığı sorulduğunda, “Bugün Kürtlerin dertleriyle uğraşmayana sosyalist denmez,” diyerek muhalif kimliği en doğru yerden tanımladı.
Son ana kadar güzel bir gelecek için bedel ödemeyi göze alarak, kimseye küsmeden bir gün olsun “yoruldum” demeden yürümeye devam etti. Kendisine açık açık haksızlık edenlerin helallik istemesi üzerine, şahsi bir meselesinin olmadığını belirterek hakkını helal edebilen yüce bir ruha sahipti. Bugün bize miras bıraktığı en önemli değerlerden birisi bu duruşudur. Bu samimiyet, onun kendi mahallesi dışındaki tüm mahallelerde görülmesini sağladı. Buradaki eylem ve duruş tarzıyla, söylem ve sanat gücüyle oluşturduğu kimlik; onun sesini herkese ulaştırması açısından önemliydi.
Derdini propagandaya döküp sloganlaştıran tarzdan uzak durarak, en büyük sloganı sessizce atmayı başaran ve sesini yedi mahalleye ulaştırabilen birikimiyle, “Siyasetin sığamadığı derinliğe sanatın sızabileceğini” defalarca gösterdi. Hayatın içinden geldiğini her defasında kanıtlayan abimiz, konu ne olursa olsun, biriktirdiği bir anekdotu, anıyı, benzetmeyi metaforlaştırarak derdini kısaca özetlemeyi bilirdi. Bu yönüyle laf kalabalığına girmeden, lafını da esirgemeden söylerdi. Küfür etse şiir algılanır algısıyla, milyonların rahatsız olmadan saatlerce dinleyebileceği bir dervişe dönüştü. Ondan........
© Bianet
