Türkiye ve İran nükleer çalışmalarını hızlandırmalı
Dünyada nükleer gerilim artıyor.
Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik özel askerî operasyonun başlangıcı, nükleer tartışmalarını da beraberinde getirdi. Ardından İsrail’in nükleer kapasitesini artırdığı gerekçesiyle ABD ile birlikte İran’a saldırması, konuyu gündemde tuttu. Bugün henüz bir nükleer silah kullanımı yok ama Rusya-Ukrayna, ve özellikle İsrail-İran savaşında balistik ve hipersonik füzelerin ağırlıklı olarak kullanılması, geleceğin hava saldırı ve savunma kapasitelerinin artık belirleyici olduğunu gösteriyor.
Çin, önceki günlerde Japon Faşizmine Karşı Direniş Savaşı Zaferi'nin 80'inci yıldönümünde askeri geçit töreni düzenledi. Batı basınında Çin’in silahları geniş olarak konuşuldu. Törende Çin, ilk kez kara, deniz ve hava tabanlı nükleer kabiliyetlerini aynı anda kamuoyuna gösterdi. Havadan fırlatılan uzun menzilli JingLei-1 füzesi, denizaltından fırlatılan JuLang-3, yeni kara konuşlu sistem DF-61 ve modernize edilmiş DF-31BJ bunlardan bazılarıydı. Çin'in yaklaşık 600 savaş başlığına sahip olduğunu tahmin ediliyor. Çin’in ayrıca savaş başlıklarını taşıyabilen füzeleri, denizaltıları ve bombardıman uçaklarını da geliştirdiği biliniyor.
ABD her ne kadar bir an önce Pasifik’e odaklanmak istese de, Çin’in gösterdiği silahlar bunun kolay olmayacağını gösteriyor. Kaldı ki artık ABD, Çin’in uzun menzilli füzelerinin menzilinde.
Bölgemizde İsrail de nükleer programını sürdürenlerden. Uluslararası kuruluşlar İsrail’i herhangi bir denetime tâbi tutmazken, 2023 yılında İsrail Miras Bakanı Amihai Eliyahu nükleer silahlara sahip olduklarını açıklamıştı.
1960’larda İsrail Başbakanı Ben Gurion, 24 megawatt kurulu güce sahip bir reaktör inşa ettiklerini, ancak bunun “barışçıl amaçlarla” kullanılacağını söyledi. 12 Aralık 1968'de ise dönemin Başbakanı İzak Rabin, “İsrail bölgede nükleer silahları uygulamaya koyan ilk ülke olmayacaktır.” İfadeleriyle durumu açık etmişti. 1977-1985 yılları arasında Dimona Nükleer Santrali’nde çalışan Mordehay Vanunu, Sunday Times gazetesine verdiği belge ve fotoğraflarla, İsrail’in nükleer silah geliştirdiğini ortaya koymuştu.
Bugünlerde Dimona’dan yine haber var. The Associated Press’ten Jon Gambrell’in 3 Eylül’deki haberine göre Dimona yakınlarındaki yeni inşaatın uydu görüntülerini inceleyen yedi uzman, inşaatın İsrail'in uzun süredir şüphelenilen nükleer silah programıyla ilgili olduğuna inandıklarını söyledi.
İsrail’in envanterindeki nükleer bomba sayısıyla ilgili de çeşitli söylentiler bulunuyor. 2008 yılında Eski ABD Başkanı Jimmy Carter, İsrail'in 150'den fazla nükleer silaha sahip olduğunu söyledi. Colin Powell ise bu rakamı 200 olarak telaffuz etti. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI), İsrail’in 80 adet nükleer harp başlığına sahip olduğunu ileri sürüyor. Bulletin of the Atomic Scientists adlı Amerikan dergisi göre ise, “Nükleer Silahları Önleme Antlaşması” uzmanlarından Robert S. Norris ve Hans M. Kristensen tarafından ele geçirilen bir belge, İsrail'in 2004 yılında nükleer silah üretimini durdurmuş olmasına rağmen 115 nükleer başlıklı silah üretebilecek malzemeye sahip olduğunu gösteriyor. (Aydınlık, İsrail’in silahları neden konuşulmuyor?, 13 Haziran 2025)
İsrail’den son dönemde yapılan açıklamalarda, asıl hedefin © Aydınlık
