menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

ABD Devlet Kapitalizmine mi yöneliyor?

4 1
yesterday

ABD borcu şu anda yaklaşık 37 trilyon dolar.

Foreign Affairs’ten Kenneth S. Rogoff 19 Ağustos’ta yazdığı makalesinde bu sıkıntılı durumu şöyle açıyor: “Ödenen ortalama faiz oranı yüzde bir arttığında, bu, hükümetin ödemek zorunda olduğu yıllık 370 milyar dolar daha fazla faiz ödemesi anlamına gelir. 2024 mali yılında, Amerika Birleşik Devletleri savunmaya 850 milyar dolar harcadı -diğer tüm ülkelerden daha fazla- ancak faiz ödemelerine daha da büyük bir miktar, 880 milyar dolar harcadı.”
Sihirli bir çözüm olmadığını belirten Rogoff, küresel merkez bankalarının ve yabancı yatırımcıların toplam ABD doları varlıklarını sınırlamaya karar verebileceğini vurguluyor. Rogoff, kamu borcunun zirveye yaklaşması, yabancı yatırımcının giderek tedirginleşmesi ve politikacıların yeni borçlanmayı dizginleşme konusundaki isteksizliğinin altını çizerek “ABD borç krizi olasılığı artık çok da uzak görünmüyor.” diyor. Rogoff, “Bir imparatorluğun sonu” arabaşlığında şu ifadeleri kullanıyor: “ABD, ulusal borcun yalnızca ülkenin ekonomik istikrarını değil, aynı zamanda küresel gücünü onlarca yıldır ayakta tutan unsurları da baltalayabileceği bir noktaya yaklaşıyor.”

21 Ağustos’ta da New York Times’tan üç uzman, Trump’ın ekonomiye etkilerini tartıştı: Josh Barro, N. Gregory Mankiw ve Betsey Stevenson.
Trump yönetiminin daha önce düşünülemez olanı yapmaya istekli olduğunu gösterdiğini belirten Mankiw, “Trump, geleneksel bir muhafazakâr olmadığını gösterdi. Daha çok sağ eğilimli, popülist ve otoriter bir tutum sergiliyor. Evet, bunun ekonomik büyüme için kötü olduğunu düşünüyorum.” diyor.
Stevenson da, Trump’ın bireysel şirketlere yetki devretmekten hoşlanmadığını vurguluyor ve ekliyor: “Ve benim korkum, önümüzdeki seçimlerde hiçbir siyasi partinin rekabetçi bir piyasa ekonomisini gerçekten benimsemeyeceği.”

ABD’nin ekonomik çöküşü bir yandan da Stevenson gibi uzmanların korkusunu pekiştiren hamleler de yaratıyor. Trump yönetimi, geçen günlerde piyasaya çok büyük bir hükûmet müdahalesinde bulundu. Silikon Vadisi’nin en büyüklerinden ve çip üretici olan Intel, ABD'ye şirketinin yüzde 10'luk hissesini satmayı kabul etti. Bu 8,9 milyar dolarlık bir hisse anlamına geliyor. Bu durum, “2008 mali krizinden sonra otomotiv endüstrisinin kurtarılmasından bu yana bir ABD şirketine yapılan en büyük hükümet müdahalelerinden biri” olarak görülüyor. ABD 2008’de Chrysler ve General Motors'un iflasını önlemek için onlara on milyarlarca dolar akıtmıştı.
Anlaşma aynı zamanda Trump yönetiminin Intel'i canlandırmaya çalışırken CHIPS Yasası'na(*) kendi damgasını vurma çabasının son örneği olarak da nitelendiriliyor.
Intel hisseleri, ABD anlaşması haberiyle yüzde 6'dan fazla değer kazandı.
New York Times’tan Steven Rattner, “Sırada ne var yoldaş Trump” yazısında, bunun yalnızca Intel’le kalmadığını, Trump’ın aynı zamanda dünyanın en büyük yarı........

© Aydınlık