Herkesin diline reçine olmuş “Allah tarafından vaat edilmiş topraklar” iddiasının sadece Binyamin Netanyahu’nun, aynı siyasi zürriyetten gelen eski liderlerinin veya Siyonizm şehvetini süsleyen “Büyük İsrail” ile ilgili olduğu sanılır. Ama kazın ayağı öyle değil. Zira takriben en az 500 sene Vatikan Katolik Kilisesi ve ona bağlı Avrupa Krallıkları, ardından bu yolda devam eden barbar, işgal ve talan ile hayatlarını daim ettiren İngiliz, Alman ve benzeri bedeviler, yakın-uzak coğrafyalara uzandıklarında; “Biz Allah’ın seçkin topluluklarıyız. Bizim bu dünyada ilahi görevlerimiz var. Ayak bastığımız toprakları Allah bize vaat etti. Bu topraklar insansız, biz ise topraksız bir halkız. Mevcut olan ‘insanlar’ insan suretinde hayvanlardır. Allah, onlara medeniyetimizi götürme, onları ‘insan’ yapma, biat etmeyeni cezalandırma hakkını verdi.” dediler.

Üstün ırk, üstün din, üstün ve ayrıcalıklı insan, ilahi emir ve görevlerle donatılmış insan itikadıyla bunlar kiliselerde, okullarda, mahfillerde ilahi doktrin olarak telkin ve propaganda edildi. Bu özellik Hristiyanlara veya Yahudilere ait ve özgü değildir. “Müslüman Kardeşliği” iddiasında olan, “Allah için cihat” propagandası yapan tüm siyasi-silahlı yapıları inceleyin. Diğer “medeni görünümlü barbarlarla” olan en bariz ortak özellikleri kendilerini üstün ırk, üstün din, üstün mezhep ve üstün medeniyet temsilcileri olarak görmeleridir. Kendisine benzemeyeni, kendisine biat etmeyeni, cariye olmayı kabul etmeyeni kurbanlık hayvan mesabesinde görmesidir. Kendinden olmayanın malını, canını, ırzını helal ettiler.

Bundan mütevellit iddia edilenin aksine çağımız........

© Aydınlık