menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ölüm ölür, onlar ölmezler!

28 1
10.03.2024

Bu yazının konusu biraz karışık olacak. Çünkü memleketimizde hemen her şey birbirine karıştırıldığı, hemen herkesin, hemen her konuda, hemen her şeyin en iyisini bildiği bir hallerdeyiz ya. O nedenle bu konuda da, belki daha da fazlası ile kafa karışıklığı yaşamakta olduğumuz gün gibi ortada. Konumuzun başlığı “Ruhaniyat”. Bunu, tüm dünyada artık çok popüler hala gelmiş olan “Spirituality” kelimesinin Türkçe karşılığı olarak kullanmaktayız. Türkçeye maneviyat ya da yeni Türkçecilerin deyimi ile “tinsellik” olarak da çevrilmekte. Sonuç olarak, maddi dünyanın veya materyalist bakış açısının tam karşıtı olarak düşünülmekte. Ama Türkiye’de dindarlık ile aynı anlamda kullanıldığı da açık. Halbuki bugün dünyanın her yerinde, hiçbir din ile ilgisi olmayan ama sapına kadar “ruhani” olan milyonlar da mevcut. Yani anlayacağınız, oldukça karışık, yanlış anlamaya da bir o kadar açık bir konu bu. Ve inşallah yazımızın sonunda, ince bir buz tabakasının üzerinde yürüdükten sonra, buz kırılıp da buz gibi suya düşenlere dönmeyiz!

Kırk senedir dünyanın elli ülkesinde sunmaya çalıştığımız Türkiye’mizin mistik Sufi kültürü, bu “ruhaniyat” ve “materyalist” kelimelerinin arasındaki uçuruma düşüyor gibi ülkemizde. Nüfusun hemen yarısını oluşturan ve kendisini “sol” diye tanımlayan çevrelerde “ruhaniyat”tan bahsetmek mümkün değil. Hemen din ve İslam ile eşitleyivermekteler her “ruhani” girişimi. Güya “materyalist” olunca, “ruhani” olmak imkanı ortadan kalkmakta, onlara göre. Çünkü “ruh” ve “ruhani” her şey, müzik, şiir, şarkı, görseller, İslam dinini ve dolayısı ile “gericiliği ve tutuculuğu” temsil etmekte. Aynı kuruntu, kendisine dindar diyen kesimde de egemen olunca, Batı dünyasında özgürce vicdani bağımsızlık anlamında kullanılan “Spirituality yani Ruhaniyat” terimi, bizim toplumda tam tersi bir anlamda ortalıkta dolaşıp durmakta.

İnsanoğlu dış görünüşü ile bir maddeden meydana geliyor elbette. Çünkü bir beden sahibiyiz. Bu fiziki vücut sayesinde, dış dünya ile olan ilişkileri sağlamaktayız ve hayat maceramıza devam etmenin bir aracı olarak kullanmaktayız, bu maddi vücudu.

Ama insan varlığının sadece bu maddi et ve kemik yığınından ibaret olduğunu öne sürmek mümkün müdür? Bu maddenin arkasında ve belki de içinde, o yığına anlam kazandıran ve insani gerçekten diğer varlıklar arasında en yükseklere çıkaran başka bir özellik yok mudur? Eğer yok........

© Aydınlık


Get it on Google Play