Kitap sadece mürekkep ve kağıt mıdır?
Yapacak başka işimiz yok gibi, evdeki kitapları saydım dün. Hem saydım hem de okuyup okumadığımı araştırmış oldum. Okumayacağım kitabı satın almak gibi bir alışkanlığım olmadığı için, kitap saymanın o tarafı sıfıra yakın çıktı. Ama toplamda 1205 adet kitabımın var olduğunu da böylece anladım. Bunların yarısı İngilizce, diğerleri Türkçe imiş meğerse. İngilizce kitaplara bakarken, gözümün önüne Hindistan’ın Mumbai, Kolkata, Delhi ve Hyderabad şehirlerinde, sıcaktan pişerek, kaldırımlarda sergilenmiş kitapçıları ziyaret ettiğimi hatırladım ve Mersin o an çok daha sıcak hissettirdi kendisini. Hindistan, boşuna Hindistan olmadı diye de düşündüm kitaplığımın o bölümüne bakarken. Büyük bir entelektüel birikim hem Hint milliyetçiliğinden hem de Hindistan dışında ne olup bitiyor konusunu takip edebilmekten geçiyor herhalde.
Kitaplığımın kocaman bir köşesi de özellikle Selçuklular ve Osmanlılara ayrılmış gibi. Selçuklu dönemine ait kitapları, Tarsus’taki TGB binasına bağışlanan, yaklaşık 30 çuval içinde, şeklini bile kaybeden kitaplardan, Çukurova’nın Ağustos sıcağında yaptığım bağış karşılığı olarak seçmiştim. Şimdi adını hatırlayamadığım, Tarsuslu, sanırım eski Sümerbank Genel Müdürü olan ve henüz vefat eden değerli büyüğümüzün çocukları, evi boşaltırken, kitaplarını da TGB’ye bağışlama nezaketini göstermişlerdi. Kitaplardan birinin içindeki mühürden, bu değerli büyüğümüzün University of Michigan, Ann Arbor’da doktora yaptığını okumuştum. Hayat hikayesi, biraz da benimkine benzediği için, benim kitaplarımın sonunun da buna benzeyeceğini düşündüm, Selçuklular bölümünde onun bıraktığı kitaplara........
© Aydınlık
