Özleşme Karşıtları-1
Şu sözü hep yineliyorum, yineleyeceğim: Türkçe dünyanın hem en talihli dili hem de en talihsiz dili. Her dil gibi Türkçenin de doğuşu, başlangıcı karanlıktadır. 8. yüzyıldan eskilere giden yeterince belge yok elimizde. Ancak her nasıl yaratıldıysa özenle yaratılmış, Tanrı ayrıseçi göstermiş, ayrıcalıklar vermiş dilimize. 150’nin üstünde ek bildiğimiz büyük dillerin hiçbirinde yok, yalnız Türkçede var. Ek bir tarlaya serpilen tohum gibidir, sayısız sözcükler üretir. Her dilde sözcükler ürer ama yeni bir ek üremez, varsa vardır. Bu nedenle 150 ek en büyük şansımız. Biz bu ek zenginliğinin bile Cumhuriyet’le farkına vardık.
Türkçenin talihsizliğine gelince… Osmanlı aydını başta bu ek zenginliği olmak üzere halk dilini iyi anlamadı, hatta dil dediğimiz dizgeyi de iyi anlamadı. Yazı dilimizin kurulma aşamasında Osmanlı münevveri yazı dilinin nasıl kurulacağını bilmiyordu. Halk dilini “lisan-ı avam” diye aşağıladı. Bu sözün ne demek olduğunu anlamazsak, yıllar sonra yapılacak olan Dil Devrimi’ni anlayamayız. “Lisan-ı avam” alt tabakanın dili demektir. Oysa bütün diller lisanı avamdır, saraylar değil alt tabaka yaratır dilleri, kullandığımız sözcüklerin çoğu çadırlarda, mağaralarda ortaya çıktı. Aydın kesimin görevi alt tabakanın dilini alıp işlemek ve geliştirmektir. Osmanlı aydını bunu yapmak yerine yabancı sözlükleri önüne koyarak yeryüzünde başka benzeri olmayan yapay bir dil yarattı. Bu dili ancak toplumun %3’ü anladı. Geri kalan halk Osmanlı aydınının zaten çok da umurunda olmadı. Anadolu’da 12.-13. yüzyılda yazı dilinin kurulma aşamasında daha başka talihsizlikler de görüyoruz. Yönetim merkezleri sık değişti. Son olarak 1453 yılında fethedilen (Türkleşen) İstanbul yönetim merkezi oldu, Anadolu........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d