menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İsrail’in Akkuyu takıntısı - 1

53 25
19.07.2025

İsrail basını, Akkuyu Nükleer Santralı’nın gizli bir “nükleer silah geliştirme” programının ana unsuru olacağı propagandasını yapmaya başladı. Peki, İsrail’in 1966’dan beri yani tam 59 yıldır, uluslararası hukuka aykırı şekilde, çok sayıda nükleer silaha sahip olduğunu biliyor muydunuz? Kendisi inkâr etse de bugün İsrail’in envanterinde kullanıma hazır, en az 90 nükleer savaş başlığı mevcut. Ayrıca, İsrail’in envanterinde 750-1.110 kilogram arasında plütonyum stoğunun da bulunduğu bilinmektedir ki bu da 187 ile 277 adet arasında yeni nükleer savaş başlığı üretme yeteneği demektir. Dahası İsrail, nükleer savaş başlığı taşıyabilen 4.800-6.500 kilometre menzilli Jericho-III balistik füzelerinin de üreticisidir. Tüm Batı Asya’ya bela olan İsrail’in “nükleer başıboşluk geçmişi”ni özetleyelim.

İsrail kurulduğunda, konvansiyonel gücü ile emperyalist güvenlik ağının, kendisine yeterli savunma sağlayamayacağını düşünüyordu. Bu nedenle, nükleer silaha sahip olmak, İsrail için 1948’de kesinlik kazanmış bir ulusal hedef idi.

1953’te İsrail, Fransa ile “nükleer işbirliği ve teknik değişim” anlaşmasını imzaladı. Bu anlaşmadan, Anglo-Amerikan nükleer silahlanma programının dışında tutulan Fransa’nın 1960’a kadar sürecek olan nükleer silahlanma çabasına İsrail’i de ortak etmiş olduğunu anlıyoruz. 1956’da Süveyş Kanalı’nı kaybeden Fransa, son aşamasına gelen nükleer silah programından edindiği deneyimleri, İsrail ile paylaşmaktan kaçınmadı.

İsrail, “mini” büyüklükteki “barışçı maksatlı” nükleer reaktörünü ise 1955’te, ABD’den satın aldı. ABD’nin, İsrailli bilim adamlarının araştırma ve eğitimleri için kurduğu 1 megawatt’lık (sonraki yıllarda 5 megawatt) Nahal Soreq Nükleer Reaktörü, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın denetim yapabildiği tek İsrail nükleer tesisidir.

1957’de İsrail, Fransa’nın teknik desteğiyle, yılda 11 kilogram plütonyum üretme kapasitesine sahip, 24 megawatt’lık Dimona Nükleer Reaktörü’nü inşa etti. İlerleyen dönemlerde, reaktörün gücü; önce 40 megawatt’a, daha sonra 70 megawatt’a yükseltildi. Dimona, İsrail’in nükleer silahları için, 1957’den beri, gizlice plütonyum ürettiği yeraltı tesisidir.

Fransa, 1963-1968 döneminde, 20 kilotonluk nükleer başlıklar taşıyabilen, 500 kilometre menzilli, 14 adet Jericho-I balistik füzesini de İsrail’e teslim etti. Fakat, 1967 Arap-İsrail Savaşı, Fransa-İsrail ilişkilerini bozunca, İsrail, katı bir Fransız silah ambargosu ile karşılaştı.

1969’da imzalanan ABD-İsrail antlaşması gereğince ABD ve İsrail, İsrail’in nükleer silahlanması konusunda, karşılıklı olarak “don’t ask, don’t tell”, yani “soru sormak yok, konuşmak yok” politikasını kabul ettiler. Bu ikili antlaşma sayesinde İsrail, 1968 “Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması”nı (NPT) imzalaması konusunda, ABD’den baskı görmedi. Özetle, 1969 ABD-İsrail Antlaşması ile İsrail, Orta Doğu’da nükleer silahlanma konusunda ayrıcalıklı bir devlete dönüştü. Bundan sonra İsrail, bölgesel nükleer tekelini sürdürecek politikalara yöneldi.

Dahası İsrail, Fransa’nın kendisine........

© Aydınlık