NATO’da esaretin sınırladığı caydırıcılık
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM Grup konuşmasında İsrail’in İran’a yönelik saldırısını “terör eylemi” olarak niteledi. “İran'ın “İsrail'in bu haydutluğu karşısında kendisini savunması son derece doğal, meşru, hukuki bir haktır.” dedikten sonra devamında şunları söyledi:
“İsrail saldırganlığının durdurulması bütün dünya için elzemdir. Ancak bu yaşananlardan komşumuz İran dahil, bölgemizdeki tüm ülkeler gereken dersleri çıkarmalı. Eğer bölgemizde İsrail saldırganlığına, devlet terörüne karşı ortak tedbir alınmak isteniyorsa herkes şapkasını önüne koyup düşünmeli.”
Türkiye, böylece Cumhurbaşkanlığı makamından bu krizdeki yerini ilan etmiş oldu. Türkiye, İsrail saldırganlığının karşısında ve “İran dahil herkese gerekli dersleri çıkarmalı” vurgusuyla Tahran’a yönelik üstü örtülü eleştiriyle birlikte İran’ın yanında bir duruş sergilemiş oldu. Çok güzel. Peki yeterli mi? Erdoğan’ın açıklamalarındaki vurgular, her ne kadar yerinde ve doğru tespitler olsa da bu duruş tek başına, İsrail’i ve arkasındaki güçleri caydırabilir mi? Şöyle soralım: Türkiye’nin ilan ettiği bu konumlanış, İsrail’in Gazze’ye yönelik 2 yıldır devam eden azgın terör saldırılarını durdurmasına sağlayabildi mi? Denilebilir ki, “kardeşim bir tek Türkiye mi ‘dur’ diyecek, başkaları neden durdurmuyor?”. Eğer, “İsrail’in bir sonraki hedefi Tükiye” diyorsanız, o zaman topu başkalarına atmayı bırakıp, durumun gereklerine uygun mevzilenmeye geçmekten başka çareniz yoktur.
Öncelikle, bu saldırının arkasındaki hedef ve........
© Aydınlık
