menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türk Arşiv Belgelerine Göre Birinci Dünya Savaşı Irak Cephesinde Arap Aşiretleri ve İngilizlerle Mücadele

12 7
previous day

Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti, Irak cephesinin açılmayacağını öngörmüştü. Ancak Osmanlı devlet adamlarının bu yanılgısı Irak’ta Bağdat ve Musul gibi önemli yerlerin kaybedilmesiyle sonuçlanmıştır. Osmanlı Devleti, Irak cephesinde halifenin ilan ettiği Cihat çağrısına yerel toplulukların destekleyeceği varsamından yola çıkarak bu bölgenin gönüllülerin yardımıyla savunulacağını yeterli görmüştür. Fakat Cihat çağrısına bölgede destek veren Şeyh Hatim-el Uhut ve Geraf aşiretleri gibi topluluklar İngilizlere karşı koyarken, Gelhur, Gurâni, Kalhani aşiretlerinin İngilizlerle işbirliği yaptığı görülmüştür.
Yazıda “Askeri Tarih Belgeleri Dergisi”nde yayımlanan arşiv belgelerine dayanarak makale kaleme alındı. Aynı zamanda bu konuyla alakalı pek çok kitap, bilimsel tez ve makalelerden literatür incelemeleri yapıldı. Belgeler incelendiğinde Irak Cephesinin kaybedilme nedeninin Osmanlı devlet adamlarının bölgeye yeterince ilgi göstermediğinden kaynaklı olduğu sonucuna varıldı. Özellikle Kût’ül Amare zaferinden sonra 6. Ordunun bir kısmının Ruslarla savaşması için İran cephesine aktarılması karşısında Osmanlı askerleri, toparlanan İngilizlere karşı etkili olamamıştır. Yerel gönüllü birliklere güvenen bir strateji izleyen Osmanlı Devleti, İngilizlerin devlet aleyhine yaptığı propaganda karşısında da yetersiz kalmıştır. Yazının amacı Türk tarih literatüründe “Arapların tamamı Türklere ihanet etti” söylevinin doğru olup olmadığını ortaya koyabilmektir. Çalışmanın hedefi politik bir amaçtan ziyade bilimsellik açısından sorunsalı doğru çözümleyebilmektir.
Osmanlı Devleti, 19. yüzyıldan itibaren dağılma dönemine girmiştir. Toplumsal olarak kozmopolit bir yapıya sahip olan İmparatorluk, milliyetçilik sorununa çare bulamamıştır. Öncelikle Yunan ve Sırpların imparatorluktan ayrılması Osmanlı Devleti’ndeki diğer ulusları da bağımsızlık yolunda teşvik etmiştir. İmparatorluk içinde önemli mevkilere gelebilen halklar bile Osmanlı Devleti’nin kendilerini sömürdüğü iddiasıyla terör eylemlerine başvurmuştur. Bu tarz propagadandalar yapan halklardan birisi de: “Ermeniler” idi. Ermeniler, Rusya, Fransa, İngiltere ve Amerika’nın desteğini alarak ülkenin güvenliğini tehdit etmişlerdir. Ancak İmparatorluğa karşı ayaklananlar sadece Hristiyan unsurlar değildi. Osmanlı Devleti’nin aynı dini paylaştığı bazı Arap aşiretleri de devlete başkaldıranlar içinde olmuştur. Dönemin milliyetçilik havasından etkilenen Araplar’da, Arap milliyetçiliği yapmaya başlamıştı. Arap milliyetçileri, Hz. Muhammet’in Arap oluşundan kaynaklı olarak kendilerini ayrıcalıklı bir millet olarak görmüşlerdir. Oysa İmparatorluk içinde Ermenilerle birlikte Araplar en çok ayrıcalık gören uluslardandı. Özerk bir yapıya sahiplerdi ve Araplar İmparatorluğun bazı yerlerinde (Hicaz yarımadası gibi) vergi verme gibi sorunlar yaşamamışlardır (Somel, 1996: 1-38).
Osmanlı Devleti’nin yaşadığı bütün bu sıkıntılar Birinci Dünya Savaşı sonunda sonlanmıştır. Birinci Dünya Savaşı Osmanlı Devletinin tarih sahnesinden silindiği bir savaştır. Ülkenin pek çok yeri bu savaşta savunma amacıyla cephe olmuştur. Bu cephelerden biri de Ortadoğu’nun şekillenmesine neden olan “Irak Cephesi” idi (Sakin, 2010: 133-152).
Osmanlı devlet adamları bu coğrafyadaki aşiretlerin kendilerine tam anlamıyla sadık olduğunu düşünmüştü. Bölgedeki yerel aşiretlerin birçoğu gerçekten de Osmanlı Devleti ve halifeye bağlıydı. Ancak bağlı olmayan aşiretler de vardı. Özellikle Kût’ül Amare’de elde edilen zafer yerel aşiretlerin desteği ile sağlanmıştır. Irak Cephesine herhangi bir saldırı beklemeyen Osmanlı Devleti savaşın başlarında hızlı bir biçimde bozguna uğramıştır. İlk olarak Basra kaybedilmiştir. Daha sonra Kurna, Şuaybe, Amare ve Nasıriye Savaşları İngilizlere karşı kaybedilmiştir (Sakin, 2010: 133-152).
İngilizlerin Irak cephesini açmaktaki amaçları şunlar idi: “Ruslara yardım ulaştırabilmek ve İttifak kuvvetlerini bölerek İtilaf devletlerini diğer cephelerde rahatlatmak, aynı zamanda Hindistan’a giden yolları güvence altına alarak Müslümanları kontrol altında tutmak ve Cihat çağrılarını pasivize edebilmek, (Saka, 2016: 690) İran ve Irak petrollerine ulaşmak, Alman denizaltılarının, Basra Körfezi’nde üslenip Hint Denizi’ni kontrol etmelerinin önüne geçmek, Güney Irak’a egemen olmakla, Kuzey Irak ile Doğu Anadolu’daki Kürt, Nasturi, Süryani ve Ermenilerin ayaklanmaları sağlanacaktı (https://www.altayli.net/birinci-dunya-harbinde-irak-cephesinde-turk-ingiliz-mucadelesi.html).
İngilizlerin Basra’dan itibaren ilerleyişi kısa süre sonra durdurulmuştur. Ancak İngilizler, Kût’ta teslim alındıktan sonra Irak Cephesine ek birliklerini göndermiştir. Lojistik destek alamayan, modernize silahları olmayan ve sayıca İngiliz kuvvetlerinden az olan (Ekim, 2015:15-16) Osmanlı ordusunun direnci bir süre sonra kırılmıştır.
Irak bölgesi, Ortadoğu’yu Uzak Doğu’ya bağlayan bir konumdaydı. Hicaz yarımadasını da kuzeyden kontrol etmek isteyenlere önemli avantajlar sunmuştur. Irak’ta özellikle Musul vilayeti, petrol arama ve işletmek isteyenlerin gözdesi olmuş bir yerdi. Bu proseste İngilizler, bölgede geniş bir casusluk ağı da kurmuştu. İngilizler, bölgeye gönderdikleri zoolog, tarihçi, diplomat vb meslek sahipleri sayesinde bölgeden istihbarat alabilme imkânı da vardı. İngiltere Yüzbaşısı WHI Shakespeare 1910’da bölgede bulunmuş hatta bazı Araplara Vahabi Devleti kurmayı vaat etmiştir. Ünlü kadın casus Gertrude Bell’de Arap aşiretlerinin reislerini kendine hayran bırakmış ve gittiği yerlerde İngiltere lehine faaliyetlerde bulunmuştur (Türkmen, 2017: 63-98).
Bölgedeki Arap aşiretlerinin önemli bir bölümü Osmanlı Devleti lehinde tavır sergilerken, bazı Arap aşiretlerinin Arap milliyetçiliği çerçevesinde İngilizlerin bağımsız bir Arap devleti sözlerine inanarak İngilizlerin yanında yer almıştır. Diğer taraftan Irak cephesinde Osmanlı askerlerinin çok zorluk çektiği de görülmüştür. Tifüs, kolera gibi bulaşıcı hastalıklardan muzdarip olan askerlerimiz sağlıklı beslenme koşullarından da yoksun hâlde savaştıkları söylenebilir. Oysa İngiliz askerleri bu tip sıkıntılar yaşamamıştır. Bu konuyla ilgili topçu onbaşı Hüseyin Nuri Seyhan’ın anıları dönemin çerçevesini bize anlatması bakımından önemli olduğu söylenebilir.

Birinci Dünya Savaşı, Irak cephesinde Arap aşiretlerinin tutumunu ikiye ayrılabilir: “Birincisi: Osmanlı Devleti’nin yanında cihat çağrısına uyanlar”, İkincisi: “İngilizler ile işbirliği yapıp Arap milliyetçiliği emellerinde hareket edenler.” Osmanlı Devleti ise bu aşiretlere tutumu farklılık arz etmektedir. Kendi tarafını tutanları ödüllendirirken, karşısında yer alanları sert biçimde uyarma yolunu tercih etmişlerdir. İngilizler Arap aşiretlerini kendi tarafına çekmek için yoğun bir prpoganda başlatmışlar ve bu aşiretlere bağımsızlık vaat etmişlerdir. Ancak yaptığım okumalar neticesinde Irak’taki Arap aşiretlerinin büyük bir bölümü Osmanlı Devleti’nin yanında yer almışlardır. İngilizler, bölgede Hint askerlerini de Osmanlı Devleti’ne karşı “Almanlar ile savaşacaksınız” diyerek kullanmışlardır (ATASE, Birinci Dünya Harbi (BDH), Klasör: 3652, Dosya: 230, Fihrist: 6-6; Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, 2004: 74). İngilizler, halifeliğin Hint Müslümanları arasındaki büyük saygı gördüğünü bildikleri için çeşitli beyannameler yayımlamışlar ve satın aldıkları kişilerin üzerinden karalamalar yapmışlardır. Irak Hintlilerinden birisi olan Zakir Hüseyin adında biri, Osmanlı Devleti’nin Irak’taki Müslümanların mallarını müsadere ettiklerini ve zalimce davrandıkları yönünde yalan haberler de yaymıştır. Osmanlı Devleti, yalan haberler üzerine karşı bildiriler yayımlamıştır (ATASE, BDH, Klasör: 551, Dosya: 2140, Fihrist (1,2)).
Osmanlı Devleti, İngilizlerin çöl bedevilerini kendi taraflarına çekmesi tehdidine karşı tehdit içeren duyurular yapmıştır. Uyarı şöyle idi: “Osmanlı Devleti tarafından gönderilen bu kişileri, yalnızca geldikleri zaman kabul etmeyiniz ve sözlerini ciddiye almayınız. Eğer aksine hareket edenler olursa, bu aşiretlere uçaklarımızla hücum ederek perişan edeceğiz.”( ATASE, BDH, Klasör: 551, Dosya: 2141 Fihrist: 25-2). Ancak bu uyarıları ciddiye almayıp İngilizler ile işbirliği yapan Arap aşiretleri de vardı. Altıncı Ordu Komutanı Halil Paşa, İngilizler ile işbirliği yapan Şehriban aşiretini sindirmek için kuvvet yollayıp Şehriban’a çekilmeye zorunlu kılmıştır (ATASE, BDH, Klasör: 551, Dosya: 2142, Fihrist: 18). Gelhur, Gurâni, Kalhanî aşiretleri ile birlikte İngilizler, Sencabilere saldırmıştır (ATASE, BDH, Klasör: 4334, Dosya: 238, Fihrist: 1-38). Bahsedilen bu olayların dışında Osmanlı Devleti ile işbirliği yapan Arap aşiretleri çoğunluktadır.
Amare’deki Şeyh-el Uhûd aşiretleri İngilizleri püskürtmüş ve Geraf aşiretinin tamamı İngilizlere karşı koymuşlardır (ATASE, BDH, Klasör: 3652, Dosya: 230, Fihrist: 2-8). Osmanlı Devleti Altıncı Ordu istihbarat subayının Irak halkı ve aşiretlerinin devlete bağlı olduğuna dair rapor hazırlamıştır. Bu aşiretler İngilizlerin kendilerini kandırmasına müsaade etmeyip onları kovmuşlardır (ATASE, BDH, Klasör: 2652, Dosya: 230, Fihrist: 2-24). Osmanlı Devleti kendilerine sadakat ile bağlı Arap aşiretlerini ödüllendirmeyi de ihmal etmemiştir. Hayatını kaybeden aşiret üyelerine maaş bağlanmış, nişan verilmiş ve maddi anlamda eksikliklerini gidermeye çalışılmıştır (ATASE, BDH, Klasör: 3605, Dosya: 11, Fihrist: 30; ATASE, BDH, Klasör: 3654, Dosya: 236, Fihrist: 1-38). Müntefik, Hamar ve Cezire aşiretleri Osmanlı’ya aşırı bir bağlılık hissetmişler ve İngilizlerden nefret ettiklerini beyan etmişledir (ATASE, BDH, Klsasör: 2654, Dosya: 236, Fihrist: 1-135). Ebu Mehmet aşiretleri reislerinden Zebûn El-Berî İngilizlerle başa baş savaşıyor ve Bedr-er Ramid’e çekilerek orada Osmanlı subaylarının himayesine giriyor (ATASE, BDH, Klasör: 3687, Dosya: 383, Fihrist:9). Müntefik Komutanı Mazhar sadakatlerinden dolayı bazı aşiret reislerini (Hacı Şehid ve Basr’ül Çolan) devlet nişanıyla ödüllendirirken aynı zamanda Aşiretler Komutanının Ebu Mehmet Aşireti Reisi Şeyh Zebûn El Berî üçüncü ve dördüncü rütbeden mecidi nişanıyla onure edilmiştir (ATASE, BDH, Klasör: 3687, Dosya: 383, Fihrist: 9-1; ATASE, BDH: Klasör: 3687, Dosya: 384, Fihrist: 2).
Arap aşiretleri Osmanlı ordusuna askeri anlamda hizmet etmelerinin yanında maddi anlamda da destek vermişlerdir. Örneğin; Sabbah Aşireti Reisi şeyh Mehmet-el Yasin hediye etmek üzere beş yüz baş koyunu 18. Kolorduya vermiştir (ATASE, BDH, Klasör: 3687, Dosya: 383, Fihrist: 29). Ebu Hasan aşireti başkanı Hacı Zeydan bin Hüseyin ve Ebu Eyyüb’de hizmetlerinde dolayı madalya almaya hak kazanmışlardır (ATASE, BDH, Klasör: 3687, Dosya: 384, Fihrist: 24). Arap aşiretleri Osmanlı Devleti’ne verdiği büyük hizmetler olduğu için Rebia ve Cendil asşiretlerinin en seçkin savaşçılarına “Milli Asker” adı verilmiştir (ATASE, BDH, Klasör: 3605, Dosya: 11, Fihrist: 30).
Irak’taki Arap aşiretlerinin Osmanlı Devleti’ne destek vermesi üzerine İngilizler bu duruma engel olmaya çalışmıştır. Irak’ın şeyhlerinden birisi olan........

© Aydınlık