menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kutuplaşma ve muhalefetçiliğin Sonu

12 2
19.10.2025

Parlamenter demokratik sistemlerde siyasi partiler belli sınıfları temsil ederdi. İdeolojiyi esas alan siyaset, çözüm odaklı ve ‘ortada buluşma’ sanatıydı.
Bu kapitalizmin serbest rekabet çağı için geçerliydi.
Tekelci hegemonya aşamasında durum değişti. Ekonomilerle birlikte partiler de teslim alındı ve ‘sisteme’ bağlandı. Söz konusu sistemin amacı, 1980’lerden itibaren yabancı sermaye ile yerlinin yer değişimiydi. Partiler için artık sınıfların çıkarları değil ‘sistemin’ çıkarı öncelikliydi. Üretici güçlerin sınıfsal dayanışmasını geriletmek için, sınıfların yerine etnik kimlikler, kültürel farklılıklar, cinsiyetler ve aidiyetçilik öne çıkarıldı.
Sırayla yer değiştiren ‘iktidar ve muhalefet’ partileri, zamanla aynı sistemin birer sacayağı oldular.

Peki sistem açısından bugün “muhalefete” ihtiyaç var mı?
Sistem muhalefetinin biricik varlık sebebi ‘ben bu sisteme daha iyi uşaklık edebilirim’ amacıyla hareket etmesiydi. Muhalefet sadece yapıcı öneriler sunar ve iktidar sonunda bunu dikkate alır. Muhalefet bu tutarlığını sürdürdükçe sistemin çarkı dönmeye devam ederdi.
Ancak 21. yüzyılda çark tersine dönmeye başlıyor, çünkü sistemi besleyen kaynaklar tükenmek üzere.
Diğer taraftan insan, toplum, doğa, teknoloji ve dünya hızla değişmektedir.

Bu yüzyılın ilk çeyreğinde yeni bir olgu karşımıza çıkıyor: Kutuplaşma ve karşıtlık.
Artık muhalefetin yerini “kutuplaşma” alıyor ve sistemin çarkı çatırdamaya başlıyor. Siyasi arenada çarpışan güçler öne çıkıyor ve muhalefetçilik rolüne yer kalmıyor.
Kutuplaşmanın ilk evresinde, bir taraf mevcut sistemi sürdürmeye çalışırken, ‘tehdit’ eden taraf sistemin dışına itiliyor. İlerleyen aşamada iktidar ve muhalefet, iki karşıt kuvvete dönüşüyor.
Nihayet iki kuvvet arasına seçim sandığının bile yer alamayacağı bir ortamla karşı karşıya kalınabilir.
Sistemin dayatmasıyla iktidar kucaklayıcı değil, kutuplaştırıcı olmalı ve muhalefet yapıcı değil yıkıcı olmalı. Kutuplaşma toplumu ortak değerler sisteminden kopararak uzlaşmaz çelişkilere sürüklüyor. Biz ve onlar, milli ve gayrimilli, biatçı ve isyancı gibi söylemler muhalefetçiliği işlevsiz kılıyor, karşıtlığı derinleştiriyor ve safları berraklaştırıyor.........

© Aydınlık