Nermi Uygur üzerine notlar - 3
Nermi Uygur felsefesi, doğrudan ve derinlemesine yansıyor edebiyatı ele alış biçimine. Ona göre edebiyat, içine kapalı, salt biçimsel ya da kendi kurallarıyla işleyen özerk bir alan değil, felsefe gibi, her şeyden önce insanla, dille, yani başka’yla kurulan anlamlı bir etkinlik. Felsefe, onun dünyasında, yaşamla, derinlikli ilişki kurmanın bir yoluysa, edebiyat da yaşamdan ve insandan soyunmuş bir oyun alanı değil, “evrene insan açısından bakmak”, “evreni dille yorumlamak”tır. Bu yüzden Uygur, edebiyat yazılarında metinden çok insana, biçimden çok dile, tasniften çok etkiye, anlama eğilir.
“İnsan Açısından Edebiyat”, Nermi Uygur’un demesince, genel yorum kuramından edebiyat estetiğine, yapıt eleştirisinden sanat felsefesine uzanan kültür etkinliklerinin kesiştiği bir alan. Bu yönüyle, mantıksal çözümleyici bir tutumla, fenomenolojik bir dilci felsefeyle işlenmiş bir kitap. Kitabı, çepeçevre bir edebiyat kuramına dönüştüren, Uygur’un düşünsel ilkeleriyle doğrudan kurduğu bağdır. Bu bağ Uygur’u, insandışı, zamandışı, mekândışı ya da özneliği silikleştiren edebiyat anlayışlarına dolaylı ama güçlü bir karşı duruşa taşır.
Parçalanan anlatı, çözülen öznelik, “serbest gezen” anlam… Bu çözülmelerin aksine, Nermi Uygur edebiyatında insan merkezdedir, anlam öznede köklenir. İnsansız edebiyat olmaz çünkü. Edebiyat........
© Aydınlık
