Çağdaş Sanatın Sahtekârlığı -5- Biriciklikten endüstrileşmeye
“Kendine mal etmeler, seri üretimler ve hazır nesne anlayışı sanatı sulandırmayı, yıkmayı ve küçümsemeyi amaçlar.”
A. Lésper
Gerçek bir sanat eseri, Lésper’in dediğince, sanatçının uzun bir yaratı sürecinin getirdiği biricik özellikler taşımasıyla endüstriyel üretimden ayrılır. Sanatta biriciklik, yalnızca endüstriyel üretim açısından değil ama, içinde yaşadığımız bu dijital çağ açısından da üzerinde özellikle durulması gereken önemli bir kavram olarak karşımızda.
Sanatta biriciklik, eserin tek ve tekrarlanamaz oluşunu anlatır ilkin. Hem maddi hem de düşünsel bir niteliktir bu. Ama bu tekillik sadece benzersizlik anlamına gelmez. Yaratı sürecinin içsel doğası da yansır buna: Yani eser yalnızca o sanatçının, o zamanın ve o içsel doğanın ürünüdür. Walter Benjamin’in “aura” kavramı akla gelebilir burada, gelmelidir de: Çünkü biricik olan eser, kendi zamanı ve mekânıyla bir bağ içindedir; onun burada ve şimdi’si vardır. Bir tabloyu doğrudan görmekle, onun fotoğrafını görmek farklıdır bu yüzden: Biri karşılaşmadır, diğeri görüntüleme. Aura, karşılaşmanın sonucudur.
Biriciklik, yalnızca teknik olarak değil düşünsel bir derinlik olarak da savunulmuştur modern dönemde. Cézanne’ın bir elmayı defalarca resmetmesi, Van Gogh’un aynı tarlayı başka ışıklarda yeniden üretmesi ya da Beethoven’ın defterlerini yıllarca karalayıp aynı motifi dönüştürmesi, eserin bitmemişliğinden ve tek bir tekrarın bile aynı olmayacağından başka........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein
Rachel Marsden