menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yaratıcı, pozitif intikam

44 0
27.07.2025

Bir yerde kötülük, zulüm varsa, buna verilen tepkinin adı intikamdır. İntikam, aslında bir eşitleme girişimidir. Mağdur, eğer güçlüyse anında karşılık verir ve durumu kendi lehine çevirir. Mağdur edilmek isteneni mağdur eder. Olay anında güç failden yanadır; intikam ise bu asimetrik güç ilişkisini tersine çevirme halidir. Kısasa kısas… İntikam, güç dengesini değiştirir; sadece dengeyi kurmaz, aynı zamanda mağdurun da güç sergilemesine olanak tanır. Yani mağdur, intikamında kendisine yapılandan daha fazlasını yapar. Kardeşi öldürülen biri, failin tüm ailesini yok eder mesela. İşte bu intikam dinamiğini modern hukuk nesnelleştirir, denetlenebilir hale getirir ve duygusallıktan uzaklaştırır. Yani mahkûma ceza veren hâkimin o anki duyguları rol oynamaz — en azından teoride böyledir. Hâkim duygusal karar vermez.

İntikam, bazen intikamdan vazgeçerek de alınır: pozitif, yaratıcı intikam… Bazen asimetrik güç ilişkisi hâlâ failin lehindedir ve mağdur, alınacak intikamın yaratacağı yeni yıkımdan korkar ve intikamı kendi içinde yaşar ya da dönüştürür. Mesela bu duyguyu süblime eder. Süblimasyon, insana duygusal yoğunluk içeren konuları dönüştürerek onlarla baş etme imkânı tanır. Sanat aslında süblimasyondur. Alfred Hitchcock, korku filmlerindeki başarısının ardında, “kendi korkularımla baş etmeye çalıştım” der. Bir ırkçı kabadayı filmi vardı — hani başına çuval geçirilen askerlerin intikamını, Amerikalı askerlerden kat kat fazlasıyla alan. O film Türkleri çok heyecanlandırdı. Ama özünde intikamı anlatıyordu ama bu anlatı insanları gururlandırılırken reel bir intikam olmadı. Çuval geçirme eyleminde ‘milli gurur’ incinmişti ve bu gurur bu tür filmlerle onarılıyor. İnsanlar ‘milli’yi de bir kişi gibi metaforize ediyorlar. Milli gurur bu anlatının ürünü. Madımak… Alevilerin kendilerine yapılanlara cevabıdır türküler. Türkülerindeki derin acı ve hüzün… Kimsenin otelini yakmadılar. Ama ağıt yakarak intikam aldılar/alıyorlar. Kürtler… Bazen ölülerine sahip çıkmaları bile engellendi. Her barış türküsünde mendil sallamaları, pozitif ve yaratıcı bir intikam örneğidir bana göre. Çünkü bu tür intikamlar kalıcıdır — kültüre eklemlenir, hafıza oluşturur. İntikama bir başka yanıt da bağışlamadır. En zor yolu seçmek… Alevilerin, Kürtlerin önündeki tarihsel ve insani ödev budur.

Ama bu konuyu bir başka yazıya bırakıyorum…

İlkel İntikamların Çekiciliği

“İntikam kötüdür, ilkeldir.” Bu, bize öğretilen anlatıdır. Oysa intikam, insanın en yoğun yaşadığı duygulardan biridir ve kimi zaman psikolojik dengeleri bile altüst edebilir. Ancak bu kadar yaygın, tanıdık ve derin yaşanan bir duygunun üzerine yeterince yazılmıyor. Modern toplum, intikamın kendisini değil, meşruiyetini tartışmayı tercih ediyor. Bu çerçevede modern hukuk düzeni, intikamı dışlayıcı bir tutumla ele alıyor. Fabian Bernhardt’ın Rache. Über einen blinden Fleck der Moderne (2021) adlı eserinde belirttiği üzere, modern devlet şiddet ve cezalandırma tekelini elinde tutmak ister. İntikam ise bu tekelin altını oyma potansiyeli taşır. Bu nedenle modern hukuk/devlet, intikamı gayrimeşru ilan etme eğilimindedir. Ancak devletin bu yaklaşımı da tutarlılıktan uzaktır. Söz konusu olan ölçüsüz, bireysel ve “ilkel” intikam biçimleri olduğunda, devlet bunu sorgular gibi görünür. Ama ince hesaplarla örülmüş, kolektif öfkeye yaslanmış bazı intikam biçimlerinde devlet geri çekilmez, hatta bu öfkenin ardına sıralanır. Halk sokaklara dökülüp “kelle isteriz” diye bağırdığında, devlet bu ilkel kalabalığın önüne geçmek yerine arkasına geçer. Terörist olarak adlandırılan binlerce insan yargısız infazlarla öldürülür. Bu tür “vahşi” şiddet, yeterince meşru bir bağlamla sunulduğunda sorun olarak görülmez. Devletin bu iki yüzlü tavrı ve hukuki sınırların intikamı bastırması, bu duygunun başka alanlarda – sembolik, estetik ya da sanatsal – anlamlar kazanmasına yol açar. Sanat tarihi, mitolojiler, edebiyat ve sinema intikam öyküleriyle doludur. Yeşilçam filmlerinde (Karaoğlan, Kara Murat, Tarkan, Malkoçoğlu, kabadayı filmleri), intikam coşkuyla sunulur ve kahramanlık öyküleriyle bezendirilir. Geleneksel toplumlarda da ritüel intikamlar yaygındır. Köy meydanında alınan intikam yalnızca bir eylem değil, bir gösteridir. Senaryosu vardır. İntikam sadece alınmaz, sahnelenir. Ve intikam alan kişi bu sahneyle birlikte kendisini ahlaki olarak üstün bir konuma yerleştirir. Geçmişte halkın gözü önünde gerçekleştirilen idamlar da bu sahneleme pratiğinin bir parçasıdır.

Kahraman İntikamcılar: Mit, Maske ve Modernite

Modern toplum, bir yandan intikamı ilkel ve gayrimeşru bir duygu olarak mahkûm ederken, öte yandan onu güçlü anlatılarla estetize ederek meşrulaştırır. İntikam, yalnızca tekil bir eylem değil; belirli bir zaman dizimi, karakter ilişkileri, sebep-sonuç zinciri ve etik çerçeve içinde inşa edilen bir anlatı hâline gelir. Bu anlatının temelinde ise adaletsizliğe karşılık verilen ve “adil” olarak sunulan bir karşılık yer alır. Paul Ricœur’ün mimesis kavramı burada belirleyicidir: “İntikam” yalnızca bir eylemi değil, olaylar arasında anlatısal bir bütünlük oluşturan bir yapıyı çağrıştırır. Bu anlatının örneklerinden biri, Homer’in İlyada destanında yer alan Achilles’tir. Achilles, hem bireysel bir öfkenin hem de mitolojik bir figürün taşıyıcısıdır. Onu intikama yönelten iki temel aşağılanma vardır: İlki, Agamemnon’un ganimeti Briseis’i elinden almasıyla yaşadığı onur kaybı; ikincisi ise yakın dostu Patroklos’un Hektor tarafından öldürülmesidir. Bu ikinci olay, Achilles’in içinde yıkıcı bir öfkeyi harekete geçirir. Artık savaşçı değil, intikamcıdır. Bu noktada intikam yalnızca alınmaz, sahnelenir. İntikam, herkesin gözü önünde bir “şov” hâline gelir. Üstelik bu gösteri ölümle de sınırlı değildir; intikam ölümün ötesine taşar. Hektor’un cesedi aşağılanır, defnedilmesine izin verilmez. Eski Yunan’da bir insanın gömülmesine izin vermemek, onu insanlık statüsünden çıkarmak anlamına gelir.

İnsanlar eşit ölçüde yaralanabilir değildir. Aynı olay, farklı kişilerde farklı yankılar uyandırabilir. Bu nedenle intikamın normatif yapısı her zaman sübjektiftir: “İntikamda adaletin ölçüsü, failin kim olduğuna göre değil, kurbanın ne hissettiğine göredir” (Bernhardt). Bu sübjektiflik, kimi zaman intikamın zalimce ya da ölçüsüz görünmesine neden olur. Ancak buradaki ölçüsüzlük, aslında yaralanmanın ölçülemezliğinden kaynaklanır. Psikanalitik düzeyde Heinz Kohut’un “narsistik öfke” kavramı bu süreci açıklar: Bireyin kendilik imgesinde yaşadığı kırılma, büyük bir öfkeye dönüşebilir. Ancak Bernhardt bu öfkenin yalnızca narsisistik değil, aynı zamanda sevgiyle bağlantılı olduğunu da gösterir. Achilles örneğinde olduğu gibi, intikam bazen sevdiklerimize yapılan kötülüğe verilen bir tepkidir – yani bir sevgi yasının negatif formudur.

Peki kim “insan” sayılır?

Bu soru, Sofokles’in Antigone trajedisinde bir kez daha karşımıza çıkar. Ödipus’un çocukları arasında geçen iktidar savaşında erkek kardeşler birbirlerini öldürür. Dayıları Kreon, bu kardeşlerden yalnızca birinin gömülmesine izin verir. Diğerinin cesedi, ibret olsun diye çürümeye terk edilir. Antigone, devletin bu buyruğuna karşı çıkarak kardeşini gömer ve bu yüzden cezalandırılır. Luce Irigaray, Speculum – Spiegel des anderen Geschlechts (1980) adlı eserinde, kan bağı içerisindeki en önemli görevin ölüleri gömmek olduğunu vurgular. Judith Butler ise Antigones Verlangen (2001) adlı kitabında Antigone’yi örnek almanın ne kadar zor ve sarsıcı bir deneyim olduğunu yazar.

Yası Tutulamayanlar: İnsan Sayılmayanların Sessizliği

Judith Butler, Kırılgan Hayat (2018) adlı eserinde temel bir soruyu gündeme getirir: “Kim insan sayılır? Kimin hayatı yaşam sayılır?” Bu soru, yalnızca felsefi değil, aynı zamanda etik ve politik bir sorudur. Butler’ın yanıtı da yalındır: Yası tutulanlar insan sayılır. Ölümü bir boşluk bırakanlar, ardında yas tutanlar bırakanlar, toplumun tanıdığı bir kaybın öznesi olanlar… Oysa bazı ölümler, bu statüye bile layık görülmez. Yaşamları gibi ölümleri de görmezden gelinir. Bu ölülerin ne mezarı vardır ne de isimleri bir taşta kazılıdır. Gazete ilanlarına........

© Artı Gerçek