menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Lozan’ın Kürt sorunuyla ne alakası var?

108 1
28.05.2025

Başlıktaki soru, bilinen gelişmeler nedeniyle bir anda siyasi gündemde yer işgal etmeye başladı. Kürt ulusal sorununun tarihi hakkında bilgi sahibi olmayan ya da bildiği halde unutan veya bilmezden gelen kesimler, bu soruyu daha ziyade bir tepki ifadesi olarak dile getiriyorlar. “Retorik soru” denilen türde, yani yanıta almaktan ziyade hüküm bildirmek amacıyla sorulan soru bir soru bu. Ama aynı zamanda bu soru, Kürt sorununun kimi tarihsel özelliklerini ve özgünlüklerini anımsatmak için de bir imkân sunuyor.

Kürt Sancakları Dönemi

Osmanlı idaresi altına Safevilerle savaşın özel koşullarında giren Kürt mirleri, beyleri ve hâkimleri, bunun getirdiği geniş bir özerklik ile kendi sancaklarını yönettiler. Çaldıran Savaşı’nın (1514) ardından, Osmanlı’nın Diyarbekir ve Mardin’i fethettiği 1515-1516 döneminde Kürt beyleri Osmanlı’ya itaat bildirdiler. Ayrıca I. (Yavuz) Selim’in Şii inancındaki Türkmenlere yönelik katliamları, Türkmen aşiretlerinin Doğu Anadolu’yu terk ederek İran’a sığınmasına yol açtı. Kürt sancakları düzeni bu şartlarda kuruldu. Her bir sancak bir Kürt beyine “yurtluk – ocaklık” olarak verilirdi; karşılığında ise sefer zamanında asker yollaması gerekirdi. Kürt sancakları tımar sisteminin hiç uygulanmadığı “hükümet” tipi sancaklar ile tımar sisteminin (çoğu durumda sadece şeklen) uygulandığı “lîva” tipi sancaklar olmak üzere iki türlüydü.(1) Kürt beyleri, kendi adlarına para bastırmak da dahil sancakları üzerinde tam egemendi. Yalnız, başka sancaklarla, birleşmeleri imkansızdı. Ayrıca, Kürt coğrafyasında, Osmanlı emirlerine ait sancaklar da vardı.(2) Yine, Kürt sancaklarının başında, saraydan atanan bir beylerbeyi bulunurdu. Sefere giderken, Kürt beylerinin askeri yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini o denetlerdi.

Bu sancak beylerinin altında, her biri kendi aşireti üzerinde ırsî mülkiyet hakkına sahip olan 400’den fazla aşiret reisi (mîr-i aşiret) bulunurdu. Tarih boyunca sayısı değişmekle birlikte, Kürt sancakları ise 31 ila 36 sancak olup,(3) bunlar Diyarbekir, Van, Şehrizar, Halep ve Musul beylerbeyliklerine bağlı idiler.(4)

Kürt sancakları, Osmanlı’nın İran’a karşı bitmek bilmez savaşlarında başlıca dayanağını oluşturdu. Ayrıca kısmi halk isyanlarının bastırılmasında da Kürt beylerinin askeri gücü kullanıldı.(5) Karşılığında ise Osmanlı sarayı, “Kürdistan üslubu” olarak resmi belgelerde ifade edilen çerçevede,(6) Kürt beylerinin işine karışmadı.(7)

Bugün “Büyük Türk – Kürt ittifakı” olarak belirtilen bu dönem, Çaldıran’dan Tanzimat’a kadar, üç yüzyıl sürdü. Kürt sancakları düzeni ancak Tanzimat’tan sonra, Osmanlı devletinin Kürdistan’a yönelik merkezileşme adımları atması ve Kürt beylerinin otoritesini zayıflatması ile bozuldu. Ki, bu dönemde “Kürdistan eyaletinin” kurulması da bu merkezileşme adımlarından birisidir. 19. Yüzyılın ortalarından itibaren görülen Ubeydullah, Bedirhan gibi isyanlar, Kürt sancakları düzeninin sarsılmasına ilk tepkilerdir. Kürt sancakları düzeni, Kürtlerin aşiretsel parçalanmışlık içinde tutarak, Kürt uluslaşmasını da önledi. Kürt uluslaşması ancak, özerk sancaklar düzeni sarsıldıktan sonra gelişmeye başladı. Avrupa’daki topraklarını yitirmeye başlayan sultan, yüzünü Doğu’daki topraklarına dönmüştür. Ayrıca artık İran savaşları da son bulmuştur. Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı, 1. ve 2. Meşrutiyet Türkiye için büyük tarihsel ilerlemeler ve modernleşme hamleleridir. Ancak aynı sürecin Kürtlere yansıması özerkliklerinin giderek artan müdahalelerle ihlal edilmesi olmuştur.

Sevr’den Lozan’a

1. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda kaybeden tarafta yer alan Osmanlı hanedanlığı, savaş sonucunda son derece ağır şartlar içeren Sevr Anlaşması’nı imzalamıştır. Osmanlı doğusunda Ermenistan’ın yanı sıra özerk bir Kürdistan’ın da kurulmasını öngören Sevr........

© Artı Gerçek