menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

12 MART 1971'DEN 12 EYLÜL 1980'E UZANAN SARMAL

19 1
14.09.2025

Türkiye’de 1960’ların sonundan itibaren Türkiye’mizde görülen örgütlü şiddeti ve “terörizmi amaç edinerek, parlamenter sistemi Marksist Leninist ilkeler çerçevesinde bir Proleter dikta özlemiyle oluşan sol Derneklerin propaganda sahası haline geldi Türkiye. 1968’de Fransa’da başlayan öğrenci hareketleri başta İstanbul üniversitesi olmak üzere Türkiye dede kıvılcım aldı. Bu kıvılcım başta haklı sebeplere dayanıyordu. Profesörlerin pahalı kitaplarını öğrencilere dayatmaları, yemek, yatak barınma sorunlarını bahane ederek Sol öğrenciler, İstanbul üniversitesi anfilerinde formlar düzenleme bahanesiyle Hocaların dersliklerini basarak zoraki öğrencileri anfilerde topladılar. Başlangıçla bu eylemler hem dersleri kaynatma hem de haklı istekler yüzünden yoğun geçiyordu. Sol yapı yurtlarda ve Yatılı okullarda örgütlenme gayreti içindeydi. Ben Çapa Yüksek öğretmen okulunda yatılı kalıyor , İstanbul üniversitesi Edebiyat Fakültesi tıfıl öğrencisiydim. Okulda sol gurup olduğunu söyleyen bir grup yemek boykotu düzenledi. Okulda birde ümmetçi gurup vardı. Bu iki gurup yemek boykotu yaptı. Ben katılmam ben köyümdeki evimizde hiçbir zaman üç kap yemek yemedim. Ben yemeklerden memnunum dedim. Ben boykota katılmadım. Dışlandım. Kendi arkadaş gurubumla Türkçü bir gurup oluşturarak okula Milli Hareket, Ötüken gibi dergiler sokarak kadrolaşma eylemine giriştim. Sonuçta okulda başarı sağlandı. 6. Filo’nun İstanbul’a demirlenmesine guruplar büyük tepki verdi. İTÜ. Gümüşsuyu yurdu baskınında sosyal Demokrat görüşlü olduğu söylene Vedat Demircioğlu 24 Temmuz 1968’de öldü. Öğrenci hareketlerinde ilk kan toprağa düşmüştü. Arkasından 23 mart 1970’de Ankara da ülkücü Süleyman Özmen, 8 haziran 1970’te Dostum Yusuf İmamoğlu’nun Türkoloji koridorunda kurşunlanması, 23 kasım 1970’de ülkücü Dursun Ön Kuzu’nun şehit edildi. Tüm öğrenci yurtlarında olan gerginliğin en sertini Çapada yaşıyorduk. Yemekhane de Mercimek çorbası ve yediğimiz makarna ile midelerimiz ısınmıştı. Yemekten sonra kimi öğrenciler, etüt salonlarına, kimileri kız arkadaşlarıyla Millet caddesine , kimisi okul koridorların gezerken Yatakhane olarak kullandığım sarı binadan bir el silah sesi Ana binanın koridorlarında çınladı. Ben murat Küçükle Koridorda volta atıyorduk, Hasan ve Nevzat isimli iki ortak arkadaşı koridora gelerek bize katıldı. Ne oldu sarı binada dediğimiz zaman Mücadelecilerle Solcular kavga ediyor. Binadan atlayanlar var biz zor kaçtık dediler. Ertesi gün öğrendik. Sol görüşlü Yusuf Aslantaş tek kurşunla öldürülmüştü. Orhan Pamuk bu cinayeti romanına konu etmişti. Gazete hiçte açıcı değildi. Cenaze büyük bit törenle kaldırıldı Beşbin genç bağımsızlık andı içti.12 aralık 1970 Bir tabuta sarılarak ağlayan çarşaflı bir kadın resmi vardı. Hüseyin Aslantaş’ın annesi.[1]

Hüseyin Aslantaş, Siyasi olaylara pek karışmayan kendi halinde çalışan bir öğrenciydi. Aleviydi. Ümmetçi yapının Alevilere karşı Gazali’den biri bir kini vardır. Zannediliyor ki dini bir tartışmada hedef alınarak öldürüldü. Akabinde on dört kişi tutuklandı Her halde faali meçhul oldu.

Yatılı Çapa Yüksek öğretmen okulu süresiz kapatıldı. Midemizi ısıtacak çorbaya hasret kaldık. O günden sonra Fakültede yuvalanan sol yapı Çapalı sağda görünen öğrencileri fakültelere sokmadılar. Derslerden devamsız yazıldık Devam karnelerimizi toplayıp Yusuf İmamoğlu hocalarımıza imzalatırken vuruldu. Gerginlik hat safhaya çıkmıştı. İşçi grevleri , Diskin İstanbul’da düzenlediği büyük işçi yürüyüşleri ekonomiyi sarmıştı. 1970’ sonunda büyük bir devalüasyon! Kendi iç dinamiklerimizin yarattığı sonuç. İşi şeytana başka bir güce havale etmenin anlamı yok. Tüm sol örgütlerin parlamenter düzeni devre dışına çıkarma hedefini amaç edinerek çıkardıkları anarşi, neticede sol bir cuntacı teşebbüse verilen devlet tepkisidir 12 mart muhtırası. Nitekim 9 Mart 1971 hattındaki hazırlıkların siyasal hedefleri arasında Madanoğlu cunta programının parlamenter düzene ara verme, tek partili “Devrim Partisi” ve Devrim Konseyi etrafında geçiş dönemi kurma iradesine dayandığını gerçeği mahkeme kayıtlarıyla doğrulanmıştır. [2]

12 Mart eksenli hazırlıkların ideolojik metinleri ve özellikle “Devrim Anayasası Taslağı” üzerine yapılan bilimsel çözümlemeler, “demokratik parlamenter düzene bir süre ara verileceği” fikrinin açıkça telaffuz edildiğini; siyasal hakların “Devrim Partisi” ile sınırlandırıldığı, tek-partili/tek-merkezli bir tasarımın öngörüldüğünü göstermektedir. Taslak, “Devrim Mahkemeleri”, Devrim Konseyi ve olağanüstü yargılama usulleri gibi düzeneklerle geçişin “kurumsal” omurgasını........

© Antalya Son Haber