menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

AÇIŞ VE KAPANIŞ KONUŞMALARI ÜZERİNE YAPILAN ELEŞTİRİLERE CEVAP

13 1
25.10.2025

Konuya, özel gün ve haftaların anlamı, sivil toplum kuruluşlarının oluşumu ve Türk Ocaklarının tarihi misyonuna dair bir değerlendirme ile başlayarak girelim…

Toplumun tarihi, kültürel, dini, milli, sosyal ya da evrensel değerleri açısından anlam taşıyan resmi ya da gayriresmi olarak belirlenmiş “Özel Gün ve Haftalar”; hem bireylerin hem de toplumun ortak değerlerini yaşatmak, belirli olayları anmak, milli bilinç ve tarihi hafızayı diri tutmak, toplumsal birlikteliği güçlendirmek, toplumsal farkındalığı ve toplumsal duyarlılığı artırmak, çevresel ve evrensel değerleri vurgulamak, milli ve dini kültürel mirası yaşatmak ve ayrıca toplumun geniş kesimleri tarafından tanınan, benimsenen, eserleriyle, fikirleriyle, yaşam tarzıyla toplumun ortak hafızasına yerleşmiş, hizmetleriyle toplumun ortak kültürel ve tarihsel mirasına dâhil olmuş, kamusal saygı gören belirli kişi ya da kavramlara dikkat çekmek açısından oldukça büyük bir öneme sahip “etiketlenmiş” özel zaman dilimleridir. Ve bu özel gün ve haftalar sadece birer tarihi anmanın ötesinde aynı zamanda toplumun ruhunu, vicdanını ve ortak hafızasını diri tutan araçlardır.

Devletin, özel ve/veya ticari sektörün erişemediği alanlarda faaliyet gösteren, en önemli niteliklerinden biri siyasal otoritenin dengelenmesini sağlamak olan ve hükümeti denetleme ve kamusal uygulamalar hakkında bir farkındalık oluşturma misyonu taşıyan Sivil Toplum Kuruluşları (STK); kar amacı gütmeyen, devlet denetiminin olmadığı, devlet baskısından uzak ve üzerlerinde hiçbir belirleyici tesir ve elit unsurun bulunmadığı alanlarda gönüllü bireylerin devletten kuruluş izni dışında özel bir izin almadan bir araya gelerek yaptıkları ekonomik, sosyal, kültürel ve buna benzer faaliyetlerinin sorgulanma korkusu taşımadan, münhasıran büyük ölçüde bağımsız hareket ettikleri, belli olaylar karşısında tutum belirleyebildikleri, devlet içerisinde kendilerini rahatlıkla ifade edebildikleri, yönetim süreçlerine katılım sağlayabildikleri, birlikte yaşayabilme anlayışına katkı sağladıkları, gönüllülük esasına bağlı, rızaya dayalı ilişkilerle belirli bir toplumsal sorunu çözmek, kamu yararına faaliyet göstermek veya sosyal değişim yaratmak amacıyla kurulan örgütlenmelerdir…

Önemli günlerin, haftaların ve şahsiyetlerin anılması, hatırlanması ve bu doğrultuda gerçekleştirilen etkinliklerde Sivil Toplum Kuruluşları, kuruluş amaçları doğrultusunda önemli roller üstlenirler ve bu durum onlar için hem bir toplumsal sorumluluk hem de tarihsel bir aktarımdır.

Bu çerçeveden bakıldığında, Türk Ocakları’nın şeklen klasik bir sivil toplum kuruluşu profiliyle örtüştüğü söylense de, aslında bu tanımın çok ötesinde bir konumda yer aldığını, bu sorumluluğu yalnızca yerine getiren bir yapı değil, bu sürecin fikri yöneticisi ve kültürel taşıyıcısı olarak (diğer STK’lardan) farklılaştığını (ayrıştığını) görmek mümkündür. Zira Türk Ocakları, her ne kadar tüm STK’lar gibi toplumsal bir soruna odaklansa da, geçmişten gelen köklü tarihi misyonuyla, kültürel öncülüğü ve nesil yetiştirme vizyonuyla, ideolojik duruşu ve milliyetçilik fikriyatı temelinde şekillenmiş yapısıyla diğer sivil toplum kuruluşlarından ayrılır. Türk Ocakları Türk milletinin tarihsel yürüyüşü içinde Türk milletinin ruh kökleriyle bağ kuran öncü bir teşkilat olarak varlığını sürdüren bir düşünce ve kültür ocağı olarak konumlanmıştır. Devletten bağımsız ama milletin ruhuyla barışık bir çizgide duran Türk Ocakları, sivil toplumun bir parçası olmakla birlikte, basit bir STK’ya indirgenemeyecek kadar derin bir tarihi ve ideolojik temele sahiptir.

1912 yılında Askeri Tıbbiyeli öğrenciler tarafından kurulan Türk Ocakları, Osmanlı Devleti’nin son döneminde Türk milletinin birliğini, kültürel kimliğini ve toplumsal dayanışmasını güçlendirmek amacıyla ortaya çıkmış; eğitim, dil ve tarih bilinci aracılığıyla milli şuuru canlı tutmayı; Türk milliyetçiliğini fikri ve kültürel temeller üzerinde yeniden diriltmeyi hedeflemiştir.

Milli Mücadele yıllarında Türk Ocakları Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde başlatılan kurtuluş hareketini desteklemiş, yalnızca kültürel bir kurum olmanın ötesine geçerek milli direnişin fikri ve toplumsal temellerinin atıldığı bir merkez hâline gelmiştir. Özellikle işgaller karşısında halkın bilinçlendirilmesi, milli birlik fikrinin yayılması ve Anadolu’da teşkilatlanmanın desteklenmesi noktasında büyük rol oynayan birçok Ocak üyesi cephede, bir kısmı ise halkı aydınlatmak ve bağımsızlık düşüncesini yaymak için şehirlerde ve kasabalarda görev almış, bağımsızlık fikrinin taşıyıcısı olmuştur. Cumhuriyet’in kuruluş sürecinde ve sonrasında da Türk Ocakları, Türk Milliyetçiliği fikrinin ve milli kimliğin inşasında öncü ve yönlendirici bir rol üstlenmiştir.

Türk Ocakları'nı olağan bir Sivil Toplum Kuruluşundan ayıran temel farklar arasında, ideolojik aidiyeti ve tarihsel sürekliliğinin ön planda olmasıdır. Çünkü sivil toplum kuruluşları çoğunlukla belli bir soruna odaklı olarak kurulurken ve zamanla değişen toplumsal ihtiyaçlara göre şekillenirken, Türk Ocakları kurulduğu günden bu yana "Türklük Şuuru", "Milli Birlik", "Kültürel Uyanış" ve "Medeniyet Tasavvuru" gibi temel değerleri muhafaza eden bir çizgide hareket etmiştir. Türk Dünyası’nı bir arada tutmayı hedefleyen düşüncesinden asla taviz vermeyen Türk Ocakları, bu yönleriyle yalnızca bir “sivil tepki” ya da “sosyal çözüm aracı” olarak değil, aynı zamanda “bir medeniyet tasavvurunun taşıyıcısı” olarak görülmelidir. Türk Ocakları’nın bu rolü, onu sıradan bir sivil toplum kuruluşundan ziyade, kökleri mazide olan bir "fikir okulu" ve "milli duruş merkezi" olarak konumlandırmaktadır.

Üzerinde özellikle durulması gereken bir diğer önemli husus da şudur: Türk Ocakları, tarih boyunca devletle tamamen kopuk bir çizgide yer almamış; kimi zaman devlet protokolüyle paralel bir anlayış benimsemiş, kimi zaman ise eleştirel bir mesafede durarak “Milli Menfaatler” doğrultusunda tavır almıştır. Bu durum, Türk Ocakları'nın ne tam anlamıyla bir muhalefet kurumu ne de tamamen bağımsız bir sivil oluşum olduğunu gösterir. Onu kurumsal şahsına münhasır, orijinal ve özgün kılan asıl unsur, devletin ötesinde millete karşı duyduğu sorumluluğu, ilmi, fikri ve kültürel alanlarda gerçekleştirdiği faaliyetlerle yerine getirmesidir.

Türk Ocakları, dün olduğu gibi bugün de, geleneksel değerlerle çağdaş gelişmeleri harmanlayan; milli kimlik şuuru ve Türk-İslam kültürü temelinde bir sosyal sorumluluk anlayışını benimseyen yapısıyla, klasik Sivil Toplum Kuruluşu tanımının ötesine geçen fikri bir harekettir.

Türk Ocakları, ne yalnızca bir baskı grubu, ne sadece........

© Antalya Son Haber