KARACAOĞLAN GELENEĞİNDE KADİR TÜREN VE EMİN DEMİRAYAK’TAN GÜZELLEMELER
Güzelleme: İnsan ve doğayı konu eden, coşkulu, sevinçli duyguları anlatan hem edebiyatta hem müzikte özel bir türdür. Pertev Nail Boratov: Duyulan iç yükümden, arkadaşlıktan ötürü insanlara yapılan her türlü övgü; kısaca duygusal bir hava taşıyan her türlü şiirsel yaratı bu ulama girer, diyor. Dirmil yöresindeki ezgiler halk şiirinde âşık geleneğine bağlı olarak genelde türküler güzelleme, mani, gurbet, teke zortlama, kırık hava, kırık zeybek biçiminde üretilmiştir.
Güzellemeye ait ezgisel şiirlerin bazen ilk dörtlüğün birinci ve üçüncü mısraları kafiyesiz olabilir, ancak ikinci ve dördüncü mısraları mutlaka kafiyelidir. 11 hece ölçüsüyle yazılan güzelleme sözleri ara bağlantılarda serbest düzene geçer.
Güzellemenin methiyeden farkı abartılı övgülerden uzak olmasıdır. Körü körüne sevgili ya da konu edilen varlık abartılı değil; yalın, sade ve yumuşak bir dille anlatılır.
Kadir Türen, Emin Demirayak, Karacaoğlan geleneğine uygun güzellemeler üretmişler. Aynı geleneğin takipçisi gibidirler. Karacaoğlan coşkusunu içlerinde var eden içinde yaşadıkları benzer bir coğrafya ve Karacaoğlan’ı da, takipçilerini de var eden Türkmen Yörük kültürünün üretildiği, yaşatıldığı bir toplum vardır. Karacaoğlan ve iki aşığın yaşadığı dönemde aynı nesnel koşullar, aynı üretim-tüketim biçimiyer almaktadır. Yaylalarda yapılan hayvancılık geçim kaynağı olarak öne çıkarken, üretim sürecinden kaynaklanan folklorik bir kültür Dirmil’de Karacaoğlan’da var olan dilin, telin dokusuna bürünmüştür.
Sözünü ettiğim gelenek, ne Karacaoğlan mahlâsı taşıyan yeni şiirlerin yazılması, ne de şiirlerinin ezbere okunduğu, çalınıp söylendiği âşık fasıl gelenekleridir; bu gelenek Karacaoğlan’dan berimayalanan Türkmen Yörük kültürüne dayanan türkülerdeki Karacaoğlan tipi ya da tarz anlayışıdır diyebilirim.
İlhan Başgöz, ısrarla bir Karacaoğlan geleneğinin varlığından söz ederken ona göre gelenek toplumsaldır. “Geleneğin doğmasını, serpilip yayılmasını, doğanın belli bir kesimine konmuş, belli bir düzende yaşayan insanların dil, el ve gönül birliği,” temin eder (1986a: 152).
İlhan Başgöz’ün “Karacaoğlan’ın şiirlerini tek bir sanatçının değil, birçok kişinin dil ve tel birliğinden dokunmuş böyle bir halk kumaşı, böyle bir gelenek olarak değerlendirmek istiyorum.” (1986a:152) sözündeki dil, tel birliğine katılan Dirmilli âşıklarımızdan Kadir Türen’i, Emin Demirayak’ı ve birçok Teke yöresi âşıklarını da bu alan içinde değerlendirmek gerekir.
Karacaoğlan’ın sözlü kültür geleneği içerisinde farklı coğrafyalarda ‘yeniden üretim’ (re-production) ve ‘yeniden inşa’ (re-costruction) süreciyle ilgili de değildir bu üretilen türküler. Oğuz-Türkmen sözlü kültüründe mayası tutmuş bir Karacaoğlan’ın benzer toplumlarda, ama farklı bir biçimde tarzın uygulandığı süreçler de diyebiliriz bu geleneğe.
Bu bağlamda sözü edilen iki aşığı ya da âşıkları karşılaştıracak olursak Karacaoğlan’ı çağdaşlarından ayıran en büyük özellik dönemindeki savaşları, yolsuzlukları, yurt sorunlarını, toplum olarak yaşanan olumsuzlukları Karacaoğlan’ın şiirlerinde yer almamasıdır. Bu durum Kadir Türen, Emin Demirayak’ın türkülerinde de benzer biçimde dikkati çeker. Bu yapı aslında Teke yöresinde de böyledir, dersem bir yanlış söz konusu olmaz.
Halk şiirine........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d