KUŞ KONAR DA İNSAN KONMAZ BALKONLARA; NEDENDİR BALKONA AŞİNA OLMAYIŞIMIZ
Osmanlı’nın iskân ve imar politikası yeni oluşacak bir iskân biriminde ya da mahallede merkeze bir külliye inşa etmekle başlayan süreç, etrafında şekillenen barınma birimleriyle ilerlemekte, genişlemekte ve karmaşıklaşmaktadır. Bu durumun din eksenli bir bakışla cereyan ettiği ve bunun üzerinden çeşitlenen saiklerle bir mekân algısı oluştuğunu söylemek yanlış olmasa gerek. Deyim yerindeyse, bütün Osmanlı şehirlerinin “istikametine” yön veren İstanbul, imparatorluk algısının en somut göründüğü mekânı nitelemiştir.
“Küçük Kıyamet” olarak bilinen ve 1509 yılında İstanbul'da büyük yıkıma neden olan deprem sonrasında ahşap yapıların deprem performansının iyi olduğu gözlemlenmiş ve ahşap yapıların kullanımı yaygınlaşmıştır.
Osmanlı’da sosyal yaşam eve kapalı kadın ve çocuklarla işe giden erkeklerden ibarettir. Erkeğin sosyalleştiği tek mekân Ermeni ve Rumların işlettiği meyhanelerdir ta ki kahvehaneler açılana dek. Bu genel yapının ayrıcalığı paşa ve zengin konaklarında özel davetle yapılan edebiyat ve musiki sohbetleridir.
Kahvehaneler işte bu özel davet tekelini kıracak ve cebinde bir kahve parası olan herkesin bir araya gelebildiği kahvehaneler oluşacaktır. Doğrusunu söylemek gerekirse kıraathanedir bu mekânların adı. Kitap ve gazete olması halk için ne denli önemli ve değerli ise egemen yapı için de o denli sakıncalı yerlerdir buralar.
Evlerde harem selamlık diye kesinkes ayrılan bölümler olmasa da evin erkeğinin erkek misafirlerini kabul ettiği odalar olduğu bir gerçektir. Dededen kalma bir ahşap evde doğup büyüdüğüm için giriş katındaki ilk odanın dedemim misafir kabul yeri olduğunu söylerdi büyükler.
Osmanlı dönemi, kaçgöç zamanı erkekle kadın için. Evlerde pencerelerdeki kafesler ancak Cumhuriyetle birlikte kaldırılır. Bu evlerde balkon denilen bir mimari de yoktur ister istemez. Penceresine kafes takan bir toplumda devamlı evde olan kadının çıkacağı balkon da olmamıştır. Bizim evde çatı katında kırma çatının taşıyıcısı direklere ip bağlanarak çamaşır asıldığını gördüm, biliyorum. Bu uygulama yağmurlu havalarda yapılırdı, genelde bahçedeki ağaçlar arasında gerili iplere asılırdı yıkanan şeyler.
Sosyal hayatta olmayan bir mimari tasarımın sanatta da kendine yer açması olanaksız. Ol sebepten edebiyatımızda, musikimizde balkona rastlamayışımız.
Balkon ancak Cumhuriyetle birlikte hayatımıza girer. Hangi şehre gitseniz bir Bahçelievler mahallesi, semti çıkar karşımıza. İşte o evler sayesinde toplum balkonla yaşamaya başlar. Balkonlar sokakla evin iç içe girdiği ortak mekânlardır. Artık kaçgöç en azından bir kesimde yoktur.
1950 yılını milat alırsak şehirlere başlayan göçlerle önce ahşap evler apartmanlara kurban edilir. Artan nüfusa karşı en kolay çözüm ahşap evlerin yıkılarak çok katlı apartmanların yapılmasıdır. Şehrin hemen dışında çokluk hazine........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon