'BALKONDA SAATLERCE DÜŞÜNDÜM SENİ ANDIM'
Yazarken, resmederken hatta boşluklar bırakmak bir anlatım biçimidir. Metni, “ön-metin” ve satır aralarından geçilen “art-metin” olarak ikiye ayırmalıyız. Metinde “boşluklar bırakmak” ifadesi ön-metin içindir. Katılımcı okur/seyirci o boşluğu kendi algısı ve bellek kayıtlarının yaptığı çağrışımlarla dolduracaktır. Boşluklar o metnin zenginliğidir aslında.
Bunun en yalın örneği sinemadadır. Dudak arasındaki veya eldeki bir dal sigara ve çakılan çakmak, seyircide o sigaranın yakıldığını düşündürür. Kamera yükselen gri-mavi dumanlardadır. Bize boş görünen şeyleri, mekânları doldurmak bir yaşam kültürü ve sanatıdır şüphesiz. Toplum ve insan karşılıklı etkileşim hâlinde değişen ve dönüşen yapılardır. Bahçeli evlerden, sefertası gibi üst üste dairelere geçiş yapalı kaç on yıl oldu, kaç kuşak. Kentlerin giderek artan nüfuslarıyla apartmanların kat sayıları da arttı. Kule yapılarda oturur oldu insanlar. Bu toplumsal değişim ve dönüşüm için 1950’yi çıkış noktası sayarsak 75 yıl. Ortalama bir insanın ömrü… Toplumun yaşamında ise kum tanesi desek yeridir.
Bahar Uysal Hamaloğlu’nun “Sana Seni Bırakıyorum” adlı kitabını okurken “Balkonlar, unuttuğumuz balkonlarımız” denemesini okurken yukarıda yazdıkların bir altyazı olarak geçti belleğimden.Hangi kente gitsek bir Bahçelievler mahallesi çıkar karşımıza. Cumhuriyet tarihimizin saklı ifadesidir bu. Hele Ankara gibi bozkırın ortasında küçücük bir kasabadan Cumhuriyet’in başkentine dönüşmek yeni mahalleler, yeni semtler demektir, hem de bir planlama çerçevesinde. İşte o bahçeli evler adı üstünde........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon