ŞİİRLER VAR, DEĞİŞTİRİR
Şiirler var içinde kaybolmak isteyeceğin bir daha çıkış yolu bulmamaya ant içtiğin. İşte insan o şiirler içinde dolanır durur gönül bir kez o şiire bağlanmaya görsün. Mısralar zihninde birbirini kovalar; ya birine takılır sıkıca tutunursun ya da dizeler birbiri peşi sıra akar da akar yürek gözünde.
Peki şiir nedir? Nasıl tanımlanır? Benim kavradığım, tanım şaire ve zamana göre değişiyor. Her şair kendi gerçekliğine uyan bir tanımla yolunda yürüyor, üretiyor. Onun tanımladığı kendinden öncekinden farklı olacağı gibi kendinden sonraki de farklı bir yolda kendi tanımını inşa ediyor. Sadece şairler şiiri tarif etmiyor: yazarlar, filozoflar, eleştirmenler, araştırmacılar da bunun için çabalıyor. Şiiri üretenlerin tanımlamalarını kutup yıldızı olarak algılayıp yüzümü o yöne çeviriyorum. Yazan, üreten onlar. Bir işi en iyi, cümlenin öznesi anlattığından ben onlara kulak veriyorum.
Peşimi hiç bırakmayan merakım depreşiyor. İlk şiiri kim yazdı sorusu aklıma geliyor. Araştırdığımda Enheduanna karşıma çıkıyor. Akad kralı Sargon ve büyük bir olasılıkla Kraliçe Tashlultum’un kızı Tarihte bilinen ilk kadın şair ve yazar. Babası onu Ur şehrindeki Ay Tanrısı Nanna’nın Ekişnugal tapınağında başrahibe olarak görevlendiriyor. Sümer kralı Suşin ile evlendiğinde düğünde dile getirmek üzere bu şiiri yazıyor. Aşk, evlilik ve kutsal ayinler temasını içeren tarihin en eski şiiri çivi yazısıyla bir tablete işleniyor. Şiirin günümüzle buluşması 20. yüzyıl ortasında yapılan kazı sonucu sümerologlar tarafından okunmasıyla gerçekleşiyor. Şimdilerde İstanbul Arkeoloji müzesinde biz, poetofilleri Muazzez İlmiye Çığ çevirisiyle, heyecanla bekliyor.
Ahmet Haşim için şiir, sıradan bir dil değil, düz yazıya çevrilemeyen bir dil. Nazım Hikmet ses ve nefesin şiirin iki temel öğesi olduğunu düşünüyor. Dizenin ayakları yerden kopmazsa ve uçmazsa ya da........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein