menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Üçüncü seçenek olarak, kaçma ve kaydet

11 0
05.07.2025

Foto muhabirliği yalnızca görsel bir meslek değildir; aynı zamanda duygusal, zihinsel ve toplumsal bir meydan okumadır. Bu mesleği icra edenler çoğu zaman kaosun, şiddetin, ölümün ya da büyük kırılmaların merkezinde yer alır. Patlayan bombalar, panik içindeki insanlar, yükselen çığlıklar, polis müdahaleleri, savaşın en sıcak anları... İşte tam da bu noktada bir soru yükselir: Bir insan tüm bu kaosun içinde nasıl soğukkanlı kalabilir? Panik yaşayan bir ortamda, panik yaşamadan, hatta bunu bastırarak çalışmak ne demektir?

Foto muhabiri, sadece bir objektifin ardındaki göz değildir. O, aynı zamanda panik anında karar veren bir zihin, korkuyu bastırmaya çalışan bir beden ve aynı zamanda topluma tanıklık eden bir aktördür. Bu makalede, panik halinin foto muhabirliğini nasıl etkilediğini; psikolojik tepkiler, sosyolojik roller ve mesleki etik üzerinden detaylı şekilde ele alacağız.

Panik, beynin amigdala bölgesinde oluşan ani bir alarm durumudur. Bu durumda insan vücudu "savaş ya da kaç" mekanizmasını devreye sokar. Ancak bir foto muhabiri için bu refleks yeterli değildir. Çünkü üçüncü bir seçenek gerekir, kaçma ve kaydet.

Ölümle burun buruna gelinebilecek anlarda, makineye uzanmak, çerçeve kurmak, netlik yapmak ve deklanşöre basmak… Bunlar refleks değil, bilinçli tercihlerdir. İşte bu nedenle, foto muhabirlerinin stres altında karar verme yetenekleri, travmatik olaylar sırasında beyin aktiviteleri üzerine yapılan psikolojik araştırmalarla yakından ilişkilidir. Birçok muhabir, olay anında duygularını dondurduklarını, ancak olaydan sonra gecikmeli olarak panik, anksiyete ya da travma yaşadıklarını belirtir.

Birçok foto muhabiri, “o anı çekerken hiçbir şey hissetmedim, sonradan çöktüm” der. Bu durum, psikolojide disosiyasyon olarak........

© Anayurt