Hadsizlik ve cehalet salgınımız büyüyor
Bu ülkede insanlar birbirine dokunmayı bilmiyor. Ne zihinsel sınırı, ne duygusal mesafeyi, ne de mahremiyet duygusunu tanıyoruz. Bir başkasının hayatına, düşüncesine, acısına, yalnızlığına, tercihlerine, yaralarına karşı hoyrat ve arsız bir merakla saldırıyoruz. İnsanların yaşamına, özeline “yorum yapma hakkı”nı doğuştan kazandığını sanan bir toplum olduk. Üstelik insanların başka insanların hayatlarına karşı böylesine pervasız olabildiği bir coğrafyada, bu işgalci tavrı “samimiyet”, “iyilik” ya da “toplumsal duyarlılık” adı altında pazarlayacak kadar da riyakârız.
Kendi içine kapanmış, dünyayla bağını koparmış bir genç üzerinden günlerdir sosyal medyada, haber bültenlerinde ve çakma vicdan gösterilerinde dönen tabloyu izliyorum günlerdir dehşetle. Başkalarının hayatlarına yaklaşırken sergilenen hoyratlık, merak adı altında işlenen (ve bazısı mesleki) etik ihlaller ve ilk fırsatta bir trajediyi teşhire çeviren zihniyet...
Bu ülkede insanların bireysel sınırları yok sayılıyor. Mahremiyet, yalnızca kelime olarak biliniyor; pratikte karşılığı yok. Çünkü bizde iki tehlikeli alışkanlık var. Birincisi, herkes her şeyi kendinde sorgulama ve yargılama hakkı görür. İkincisi de kimse bununla ilgili........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein