Rusya gazı keserse Avrupa ne kadar egemen?
Ancak çatışmaların başlamasıyla birlikte enerji, artık yalnızca ekonomik bir meta değil; aynı zamanda devletler arası ilişkilerde stratejik bir baskı aracı hâline geldi. Rusya'nın vanaya uzanan eli, Avrupa'nın ekonomik güvenliğini doğrudan etkilemeye başladı. Bu yeni denklemde mesele yalnızca yakıt temini değil; aynı zamanda ekonomik istikrarın korunması, toplumsal düzenin sürdürülebilirliği ve siyasal bütünlüğün ayakta tutulması meselesine dönüştü.
Krizden en çok etkilenen ülkelerden biri Almanya oldu. Uluslararası Enerji Ajansı’nın 2021 tarihli raporuna göre, Almanya doğalgazının U’ini Rusya’dan alıyordu. Ancak savaş sonrası bu oran hızla düştü. Berlin, Katar, ABD ve Norveç’ten LNG ithalatına yöneldi. Bu geçiş Almanya’ya ekonomik olarak pahalıya mal oldu. Artan enerji fiyatları özellikle kimya ve otomotiv sektörlerini etkiledi; bazı firmalar üretimlerini Asya’ya kaydırdı. Nükleer santrallerin kapatılması ve kömür santrallerinin yeniden devreye alınması, Almanya’nın yeşil dönüşüm hedefleriyle çelişti. Resmî verilere göre enerji yoksulluğu %3 seviyesinde görünse de, dar gelirli kesimler bu geçiş sürecinden orantısız biçimde etkilendi.
Enerji yoksulluğu, bir hanenin gelirinin önemli bir kısmının ısınma, aydınlatma ve temel enerji ihtiyacına harcanması ya da yeterli enerjiye erişimin sağlanamaması durumunu tanımlar.
Fransa, elektrik üretiminin p’ini nükleer santrallerden sağlıyor. Rus gazına bağımlılığı ile sınırlı olsa da yaşlanan reaktörlerin bakım sorunları ve Nijer darbesi sonrası uranyum tedarikindeki belirsizlikler bu avantajı sınırlandırdı. World Nuclear Association’a göre, Fransa’nın uranyum ithalatının %’i Nijer’den karşılanıyor. Avrupa Birliği'nin ortak enerji stratejisine rağmen bazı ülkelerin ulusal çıkarlarını öncelemesi, enerji politikasında eşgüdümü zorlaştırıyor.
İtalya, doğalgazının @’ını Rusya’dan........
© Analiz
