Dijital tüketim tapınağı
Geçmişte statü sembolleri somuttu: Arabanın markası, evin bulunduğu semt, kolundaki saatin fiyatı... Bugünse statü, ekranlarımızda, sosyal medya profilimizde, “sepete eklendi” bildirimlerinde ve hikâyelerimizde gizli. Sosyal medya ile e-ticaretin iç içe geçtiği bu yeni düzende karşımızda duran şey yalnızca bir dijital pazar değil; bir tüketim tapınağı.
Bu tapınakta herkes hem hacı, hem tüccar. Kimi ürününü sergiliyor, kimi yaşam tarzını. Kimisi “influencer” kimliğiyle tüketimi yönlendiriyor, kimisi yalnızca “beğenerek” dijital ritüele katılıyor. Tüketmek artık yalnızca bir ihtiyaç değil, bir ifade biçimi. Thorstein Veblen’in 19. yüzyılda tanımladığı “gösterişçi tüketim” kavramı, günümüzde dijital platformlar aracılığıyla daha rafine ama daha yaygın bir hâl aldı. Eskiden yalnızca belli gelir gruplarının erişebildiği gösteriş, bugün her bütçeye uygun “trend ürünler”le demokratikleşmiş gibi görünüyor. Ama bu demokrasi, bir yandan da sosyal baskı üretmeye başladı.
Sosyal medya algoritmaları, bize yalnızca görmek istediklerimizi değil, görmemiz gerektiğini düşündüklerini gösteriyor. Ve bu içeriklerin çoğu, tüketime dair mesajlarla yüklü. Bu noktada üç görünmez mekanizma devreye giriyor. İlk olarak, onay arayışı dijital tüketimin merkezinde yer alıyor. Like, yorum, paylaşım… Her biri, dijital bir sosyal onay biçimi. Bir ürünü satın alıp Instagram’da paylaştığınızda aldığınız beğeni, sadece estetik değil, “doğru tercih yaptın” mesajı taşır. Beğenilen ürün, “değerli” hale gelir. Sosyal onay, tüketimin duygusal ödülüne dönüşür.
İkinci mekanizma trend baskısıdır. TikTok’ta viral olan bir ürün, Instagram’da tekrar eden bir kombin, YouTube’da herkesin önerdiği bir elektronik cihaz… Bunlar yalnızca ürün değil; aynı zamanda trend........
© Analiz
