menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türkiye'nin Ukrayna krizindeki denge kurucu rolü stratejik konumunu güçlendiriyor

10 26
05.03.2025

Avrupa Komşuluk Konseyi Direktörü Samuel Doveri Vesterbye, ABD-Rusya yakınlaşması, AB'nin aktif olmasının gerekliliği, Zelenskiy-Trump görüşmesi ve Türkiye'nin bu bağlamdaki ara bulucu rolünü AA Analiz için kaleme aldı.

***

Geçtiğimiz hafta, ABD-Ukrayna ilişkilerinde derin bir kırılma yaşandı. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Oval Ofis'te yaptığı açıklamalarda ABD'nin çifte standartlarını açıkça eleştirerek Washington'un tutarsız politikalarına tepki gösterdi. Bunun sonucunda, Ukrayna, ABD'den beklediği güvenlik garantilerini kaybetti ve ön anlaşmaya vardığı stratejik maden kaynakları anlaşması askıya alındı. Televizyon ekranlarına yansıyan bu kriz, ABD ile Avrupa arasındaki transatlantik bölünmenin sembolik anlarından biri olarak kayıtlara geçti.

Geleneksel olarak Washington'a yakın bir müttefik olan Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada "Özgür dünyanın yeni bir lidere ihtiyacı olduğu netleşti. Bu meydan okumayı üstlenmek biz Avrupalılara düşüyor." ifadelerini kullandı.

Ancak Avrupalı diplomatlar özel görüşmelerde daha ciddi endişeler dile getiriyor. Bir AB yetkilisi, "Önce silahlandırıyorsunuz, sonra terk ediyorsunuz. ABD güvenlik garantilerine kim hala inanıyor?" diyerek Washington'un güvenilirliğini sorguladı. Benzer şekilde bir Türk diplomat, "Çöken bir Ukrayna; Karadeniz, Kafkasya, Suriye ve Orta Asya’daki güvenlik çıkarlarımızı doğrudan tehdit eder." yorumunda bulundu.

Zayıflayan bir Ukrayna yönetimi, Rusya'nın stratejik konumunu önemli ölçüde güçlendirirken, Türkiye, Finlandiya, Fransa ve Polonya gibi ülkeler için ciddi jeopolitik sonuçlar doğurabilir. Uzmanlara göre, bir rakibin hamlelerini doğru tahmin edebilmek için onun perspektifinden düşünmek gerekir. Moskova, son kırk yılı "Rusya ve Sovyetler Birliği’ne karşı yürütülen aktif bir saldırı dönemi" olarak görüyor ve bu süreçten NATO ile Doğu Avrupa ülkelerini sorumlu tutuyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın seçilmesinden bu yana, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in kendisini daha güçlü ve Batı'ya karşı intikam arzusuyla hareket eden bir lider olarak hissettiği öngörülüyor.

Ancak bazı analistler, ABD-Rusya yakınlaşmasını yalnızca Trump'ın kişisel tercihi olarak yorumlamanın........

© Anadolu Ajansı Analiz