menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Küresel dönüşümün eşiğinde: Rusya'nın statü arayışı ve yansımaları

10 0
29.04.2025

Milli İstihbarat Akademisi Bölge Araştırmaları Merkezinden Dr. Muhammet Koçak, Rusya’nın son yıllarda izlediği dış politika stratejilerini ve yansımalarını AA Analiz için kaleme aldı.

***

2010'ların ortasından itibaren uluslararası sistemde biriken yapısal sorunlar, Arap ayaklanmaları ve Rusya-Ukrayna Savaşı sonucunda büyük güç rekabetini hızlandıran kırılmalara dönüştü. Bu süreçte, ABD'nin transatlantik liderlik iddialarından geri adım atması, Avrupa içinde stratejik yönelim farklarının derinleşmesi ve farklı aktörlerin sistem içindeki konumlarına dair artan iddiaları, istikrar üretme kapasitesi sınırlı bir küresel düzlem ortaya çıkardı. Bu ortamda Rusya’nın dış politika saiklerinin anlaşılması, özellikle Trump yönetimi döneminde ABD’nin liberal düzeni sahiplenme iradesindeki gerilemeyle birlikte, küresel sistemde etkili aktörlerin konum ve kapasitelerinin analiz edilmesi açısından daha da önem kazandı.

Bu çerçevede, Rusya’nın dış politikasını statü arayışı ekseninde değerlendirmek hem Moskova’nın hedef ve eylemlerini hem de sistemdeki konumunu anlamak açısından açıklayıcı bir çerçeve sunuyor. Soğuk savaş sonrasında süper güç statüsünü yitiren Rusya’nın amacı, yalnızca güvenlik tehditlerini bertaraf etmek değil, çok kutuplu bir düzende kalıcı, tanınan ve meşru bir güç konumuna ulaşmaktır. Bu doğrultuda izlenen dış politika, konvansiyonel askeri kapasiteden hibrit araçlara, enerji stratejisinden medya ve enformasyon ağlarına kadar uzanan çok yönlü bir faaliyet alanına sahiptir.​​​​​​​

2022’de başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı, Rus dış politikasının uzun süredir biriktirdiği stratejik yönelimleri sahaya taşıdığı bir kırılma noktası oldu. Ancak bu yönelim, yalnızca güvenlik temelli bir tepki değil, daha derinlikli ve çok boyutlu bir statü arayışının ürünüdür. Moskova, yalnızca askeri güvenlik çerçevesinde değil, uluslararası düzende tanınan, başta ABD olmak üzere sistemin kilit aktörleri tarafından eşit düzeyde muhatap alınan bir aktör olma hedefiyle hareket etmektedir. Bu hedef, Rus dış politikasının temel belirleyeni haline gelmiştir.

Rusya’nın bu statü arayışı 3 temel düzlemde yürütülmektedir. İlk olarak, askeri kapasite klasik güç projeksiyonunun ötesinde yeniden işlevsel hale getirilmiştir. Konvansiyonel askeri gücüyle Ukrayna sahasında belirli kazanımlar elde eden Rusya, aynı zamanda vekil aktör kullanımı, siber kapasite, özel askeri şirketler ve bilgi operasyonları gibi hibrit savaş tekniklerini Afrika’dan Orta Doğu’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada dış politika araç setine dahil etmiştir. Rusya’nın Ukrayna odaklı bu atılımının sahada getirdiği de facto sonuçlara rağmen Rusya’nın kazanımlarını kabul ettirme ve bu kazanımları bölgesel ve küresel sistemik dinamikler çerçevesinde değerlendirme noktasında nakıs kaldığı gözlenmektedir.

İkinci olarak, enerji ve ticaret üzerinden şekillenen politik-ekonomik stratejiler ön plana çıkmaktadır. Rusya-Ukrayna Savaşı sonrasında Avrupa ile ilişkilerinin gerilmesiyle Rusya, enerji ihracatını Batı’dan uzaklaştırarak küresel ekonomik ağırlığın kaydığı Asya’ya........

© Anadolu Ajansı Analiz