İsrail’in stratejik ısrarı: Suriye ve Lübnan'a "Sina Modeli" mi uygulanmak isteniyor?
Mardin Artuklu Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Doç. Dr. Necmettin Acar, İsrail’in Suriye ve Lübnan saldırılarının altında yatan planı AA Analiz için kaleme aldı.
***
İsrail, son günlerde Şam yönetiminin Dürzileri kontrol altına alma girişimlerini gerekçe göstererek Suriye’ye yönelik yoğun saldırılar gerçekleştirdi. Bu saldırılar, Dürziler ile Şam arasında varılan geçici bir ateşkesin ardından bir süre duraklasa da, bölgede Arap aşiretleri ile Dürziler arasında artan gerilim nedeniyle yeniden başladı. İsrail’in bu son saldırıları, yalnızca taktiksel bir müdahale değil, aynı zamanda kuzey sınırı boyunca yeni bir güvenlik mimarisi inşa etmeye yönelik stratejik bir hamle olarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda, İsrail’in hedefi, 1979’da Mısır ile imzalanan Camp David Anlaşması’nda olduğu gibi, Suriye ve Lübnan sınır bölgelerinde de kontrollü, düşük gerilimli ve güvenlik odaklı “Sina Modeli” benzeri bir tampon bölge tesis etmek olarak okunmalıdır.
1979 yılında Mısır’ın içinde bulunduğu askeri ve ekonomik zafiyetlerden faydalanan ABD ve İsrail, Camp David Anlaşması aracılığıyla Sina Yarımadası’nda Mısır'ın egemenliğini sınırlayan bir güvenlik düzeni tesis etti. Bu anlaşma, fiilen Sina’da bir tampon bölge oluşturulmasına yol açtı ve yarımada askeri kontrol açısından dört farklı güvenlik bölgesine ayrıldı. Süveyş Kanalı’na komşu A Bölgesi’nde Mısır’a sınırlı sayıda zırhlı birlik, topçu ve mekanize tümen bulundurma izni verildi. Buna karşılık, Sina’nın orta kesimindeki B Bölgesi yalnızca Mısır polisinin ve sınır muhafızlarının faaliyet alanı olarak belirlendi. İsrail ve Gazze sınırına yakın C Bölgesi'nde ise Mısır'ın ancak hafif silahlı polis gücü bulundurabilmesine müsaade edildi. D Bölgesi ise İsrail toprakları içinde yer alıp İsrail’in sınırlı askeri varlıkla güvenliğini sağladığı bir alan olarak kurgulandı. Bu bölgesel askeri ayrım, İsrail’in güvenlik endişeleri bahanesiyle Mısır’ın egemenlik yetkilerini kısıtlayan asimetrik bir yapı inşa etti. Neticede Mısır, Sina Yarımadası’ndaki egemenlik haklarından önemli ölçüde vazgeçmek zorunda bırakıldı.
Camp David Anlaşması’nın getirdiği askeri kısıtlamalar, özellikle de B ve C bölgelerine ağır silah ve düzenli ordu birlikleri konuşlandırılmasının yasaklanmış olması, Mısır ordusunun Sina’daki silahlı gruplarla mücadele kapasitesini ciddi ölçüde sınırladı. Bu durum, 2010’ların sonu ve 2020’li yılların başında bölgedeki bazı silahlı unsurların güç kazanmasına ve Mısır ordusuna yönelik saldırıların artmasına neden oldu. Hatta bazı dönemlerde, Mısır güvenlik güçleri Sina’daki kontrolü büyük ölçüde kaybetme noktasına geldi. Bu güvenlik boşluğu karşısında Mısır, Camp David’in kısıtlayıcı hükümleri sebebiyle bölgeye ağır silahlar........
© Anadolu Ajansı Analiz
