Trump'ın Oval Ofis diplomasisi: Barış masası değil, güç dağılımı
Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Furkan Kaya, ABD Başkanı Donald Trump ve Avrupalı liderlerin Oval Ofis toplantısının satır aralarını AA Analiz için kaleme aldı.
***
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ABD Başkanı Donald Trump ile gerçekleştirdiği tarihi Alaska Zirvesi'nde, Kırım’ın “en azından sembolik düzeyde” tanınmasını, Rusya’ya yönelik yaptırımların kısmen kaldırılmasını, Ukrayna’nın NATO’ya girmemesini ama Batı’dan güvenlik garantileri alabilmesini, Rusçanın resmi statüsünü ve Rus Ortodoks Kilisesi’nin faaliyet özgürlüğünü şart koştu. Ayrıca Ukrayna’nın dört yeni bölgeden tamamen çekilmesi Ukrayna’nın demilitarizasyonu ve NATO üyeliğinden vazgeçmesi de talepler arasındaydı.
Fakat Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy Donbas’tan çekilme fikrini kesin olarak reddetmesine rağmen Trump başkanlık ofisine yerleştirdiği Ukrayna’nın işgal haritasını misafirlerine göstererek adeta “artık Rusya’yı bu topraklardan el çektirmek için çok geç” diyordu. Diğer taraftan Putin, Ukrayna’nın güvenliği konusunda Çin’i potansiyel bir garantör olarak görmek istiyor. Elbette Putin'in bu yaklaşımı, Ukrayna’nın NATO üyesi olmasa bile, fiilen İttifak’ın 5. maddesinin işletilmesine karşılık bir güvenlik garantisi olarak değerlendirilebilir.
ABD’nin tasarladığı barış girişimi, Ukrayna coğrafyasında bir uzlaşma veya kalıcı işbirliği sahaları oluşturmak gibi argümanlarla sunulsa da Trump’ın stratejisi esasen ABD’nin nüfusunun yeniden coğrafya genelinde tesis etme amacına dayanıyor. Bu çerçevede esas önemli hedef bölgesel güç dengelerini ABD’nin kendi lehine şekillendirmeyi hedeflemesidir. Trump, ABD’yi yeniden hegemon bir güç haline getirme arayışı içerisinde, küresel algıyı yeniden şekillendirmek, stratejik baskı kurmak ve ekonomik anlamda yeni bir kaynak savaşı konseptiyle kendisini güçlü bir jeopolitik aktör olarak konumlandırmak üzere bir strateji izliyor. Dolayısıyla Trump’ın "Ben altı savaşı bitirdim. Ukrayna Savaşı’nı da sona erdireceğim." söyleminin gerçek sebebinin barış arayışından çok Rusya ve Çin karşısında bozulan güç dengesini yeniden kurgulama ve geleneksel müttefikleri üzerindeki otoriteyi yeniden tahkim etme stratejisinin dışavurumudur.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD, Batı Avrupa’nın ekonomik ve siyasi sistemlerini Marshall Planı ve Truman Doktrini üzerinden şekillendirirken, Sovyet yayılmacılığına karşı askeri alanda da güçlü bir destek sağladı. Soğuk savaş sonrası süreçte Avrupa, Avrupa Birliği (AB) yapısı içinde ABD’ye olan bağımlılığı azaltmaya yönelik bir çizgi izlese de tam bağımsız bir jeopolitik aktöre dönüşemedi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un "NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti" açıklamasına........
© Anadolu Ajansı Analiz
