TEKNOFEST: Teknoloji toplumundan toplum için teknolojiye
Küme Vakfı Güvenlik ve Strateji Masası’ndan Abdullah Kabaoğlu, Batı'da teknoloji üretiminin ardındaki motivasyonları ve TEKNOFEST’in bu klasik üretim motivasyonlarından ayrışan toplumcu ruhunu AA Analiz için kaleme aldı.
***
Dünyanın en büyük teknoloji ve havacılık etkinliği olan TEKNOFEST bu hafta İstanbul’da düzenleniyor. Roket, otonom araçlar, insansız su altı sistemleri, yapay zeka ve robotik gibi birçok kategoride binlerce öğrenci takımının yarıştığı bu festivalde katılımcılara teorik yeteneklerini pratik problemlere uygulama fırsatı sunuluyor. Kamuoyunda genellikle genç nesillerin teknolojiye olan ilgilerini perçinleme amacıyla düzenlendiği düşünülen bu etkinliğin teşvik ve motivasyonun ötesinde farklı bir misyonu da mevcut. TEKNOFEST aynı zamanda, Türk toplumunun kılcallarına her geçen gün daha güçlü bir şekilde tesir eden teknoloji ve teknolojik inovasyonu toplumcu/komünteryen bir vizyon çerçevesinde yeniden anlamlandırma çabasının dışavurumudur.
Teknolojik üretkenlik günümüzde modern olmanın alametlerinden en önemli etmenlerinden biri olarak addediliyor. Bu üretkenlik modernliğin yerkürede yayılıp, palazlandığı ölçüde normal ve sıradan bir süreç olarak algılanıyor. Halbuki, sanayi devriminden günümüze uzanan 250 yıllık periyotta erişilen teknolojik üretkenlik seviyesi insanlık tarihinin önceki dönemlerinden gözle görülür bir şekilde ayrışır. Bu bakımdan, modernlikle özdeşleştirilen yoğun teknolojik üretkenlik, insanlık tarihinin belli bir sekansında, belli bir coğrafyada ortaya çıkarak küresel nitelik kazanmış istisnai bir deneyimdir. Bu deneyimi mümkün kılan tarihsel koşullara göz attığımızda, teknolojik inovasyonun basit bir idari verimlilik meselesi olmanın çok ötesinde sosyolojik bir fenomen olduğu gerçeğiyle karşılaşırız. Bu dönemde yüksek teknolojik üretkenliğe erişmeyi başarmış toplumların tamamı yönetici-teba ilişkileri, eğitim sistemi, finansal kurumlar ve yasal çerçeveleri kapsayan yapısal dönüşümlere paralel olarak araçsal akıl ve bireyselliğe yönelik algıların geçmişe göre farklılaştığı kültürel bir evrimi tecrübe etmişlerdir. Bu sebeple, teknolojik inovasyon ve üretkenliğin temelde topyekun toplumsal bir dönüşümü gerektirdiği bir gerçektir.
Teknolojik üretkenliğin önkoşulu olan bu toplumsal dönüşüm silsilesinin en mühim bileşeni şüphesiz bireydir. Teknolojinin yaratıcı aktörü olan bireyin üretkenlik ve inovasyonu hayatındaki anlam örüntüsünün içinde nereye konumlandırdığı, şahsi motivasyonu üzerinde doğrudan belirleyici etkiye sahiptir. Bireyler, konfor alanlarından ayrılıp teknolojik inovasyonun meşakkatli, belirsiz sularına ancak buna anlam dünyalarında yüksek bir değer atfedildiğinde yelken açmayı göze alırlar. Bu dinamiğin en çarpıcı örneklerinden biri Weber’in kapitalist dinamizmin Batı’da ortaya çıkışına yönelik kaleme aldığı meşhur eseri Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu’nda formüle ettiği tezde bulunabilir. Weber'e göre, Püritenizm gibi asketik Protestan mezhepleri, dünyevi çalışmayı Tanrı'nın şanını yüceltmek için yerine getirilmesi gereken kutsal bir “meslek” olarak gören bir ahlak geliştirdi. Bu ahlak, lüksten ve anlık geçici hazlardan kaçınmayı, bunun yerine sistematik, disiplinli ve rasyonel bir şekilde çalışarak elde edilen kazancı yeniden yatırıma yöneltmeyi teşvik etti. Bu zihniyet, modern kapitalist üretimin ihtiyaç duyduğu anlamı, yani sürekli ve rasyonel kar arayışını besleyen motivasyonel önkoşulu meydana getirdi. [1]
Günümüzde teknolojik üretkenliğin ardında yatan motivasyonu oluşturan anlam paradigmasına göz atacak olursak bireyciliği aşırılara götüren bir ethos ile karşı karşıya kalırız. Özellikle Batı dünyasında yaygın olan bu ethosa birey perspektifinden bakıldığında, teknolojik inovasyonun yegane amacının........
© Anadolu Ajansı Analiz
