menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Toplumsal çözülmenin işaretleri!

12 1
25.06.2025

Hayatta değişmeyen tek şey değişmektir. Dünyadaki değişimlerin, gelişmelerin ve dönüşümlerin takip edilmesi ileri ve çağdaş toplumlarda olağan sayılır. Lakin düşünülmeden veya tarihi gerçeklerin analizi yapılmadan gerçekleşen toplumsal değişimler; toplumda var olan birliği zayıflatır. Ve toplumsal çözülmenin yolunu açar.

Türkçülüğün fikir babası kabul edilen Ziya Gökalp: “Türk milletindenim, İslam Ümmetindenim, Garp medeniyetindenim” demiştir. Yani insanların milletine ve inancına sahip çıkarak ileri ve çağdaş medeniyetlere ulaşılabileceğinin altını çizmiştir. Eğer toplumu ayakta tutan ve birliği sağlayan değerler bütünü ile kavgalı olursanız; toplumsal çözülmenin önünü açarsınız!

“Toplumsal çözülme, toplumda var olan iş birliği, ortak değerler, inançlar, birlik ve disiplinin çökmesidir. Toplumu ayakta tutan kuralların bağlayıcılığının azalmasıdır.” Buna “sosyal çözülme” de diyebiliriz. Toplumsal çözülmenin başladığı toplumlarda ülkenin bekası tehlikeye düşmüş demektir. Bu nedenle toplumun fabrika ayarları ile fazla oynamamak gerekir. Zira toplum; volkan gibi patlarsa, önce toplumsal çözülmenin mimarları bu ‘Ateş Topu’nun altında kalır.

İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy; “Eski, eski olduğu için atılmaz, fena olursa atılır. Yeni, yeni olduğu için alınmaz, iyi olursa alınır” der. İdeolojisi gereği ya da cumhuriyetle hesaplaşma adına ülkenin kurucu değerleri ile oynayan yöneticiler, ülkeye çok büyük kötülük yaparlar.

Her ülkenin kendine göre bir tarihi geçmişi ve alıştığı bir sistemi vardır. Kendi milli değerlerimizi, iyi olan gelenek ve göreneklerimizi, inancımızı koruyarak; bilimin ve ilmin ışığında ileri medeniyetlere ulaşmamız mümkündür.

Ülkemizde, özellikle son dönemlerde Toplumu ayakta tutan inanç ve değer sistemleri etkinliklerini yitirmiş… Toplumsal ilişkiler çıkar ilişkilerine dönüşerek, adeta çivisi iyice gevşemiştir. Ayrıca bireyler ile devlet kurumları arasında güvensizlik artmış, halka hizmet vermesi ve adil olması gereken yöneticiler, iktidarın parti başkanı gibi davranarak kişisel ikbal ve menfaatlerinin peşine düşmüştür. Bunun yanında devlet kurumları, her gün gelen talimatlar ve değişen mevzuat hükümleri nedeniyle yeni sisteme ayak uyduramaz duruma gelmiştir.

İyi yönetilemeyen devlet kurumları ile bireyler arasındaki çözülmeler ve güvensizlik; kurumların iç bünyesine de yansımış… Kurumlar kendi aralarında da anlaşamaz hale gelmiştir. “Edebali’nin,” İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” sözü unutulmuş, fertler ve farklı kesimler........

© Akdeniz Gerçek