menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

SULTAN VAHİDEDDİN DOSYASI

10 0
12.06.2025

SON HÜNKÂR NASIL BİRİYDİ?

SALTANATINA VE HANEDANINA DARBE YAPILIP MAĞDUR MU EDİLDİ?

DEVLETİNE VE ÜLKESİNE İHANET EDEN BİRİ MİYDİ? YOKSA VİZYONU VE MİSYONU SONA ERDİĞİ İÇİN SALTANATINDAN VE HANEDANINDAN FERAGAT MI ETTİ?

SALTANATIN KALDIRILMASI VE CUMHURİYET'İN İLANI BİR DARBE MİYDİ? YOKSA TÜRK DEVLET NİZAMININ ZATEN ÇÖKMÜŞ BİR REJİMİN YERİNE PIRIL PIRIL, GENÇ BİR YÖNETİM ŞEKLİNİ VAR ETMESİ MİYDİ?

Bugüne kadar Osmanlı’nın son padişahı Sultan VI. Mehmed Vahideddin’le ilgili görüşler iki farklı uçta incelenmiştir.

Birincisi; Vahdettin vatanını sevse idi onca askerimizi şehit eden İngilizlerin gemisi ile kaçıp gitmezdi. Monşerin tek derdi tahtı idi.

İkincisi; Vahdettin kaçmamıştır, sürgün edilerek vatan hasretiyle bu dünyadan göçmüştür. Saltanatına da darbe yapılmıştır. Hayatı ve ailesi tehdit altındaydı. Böylesine müşkül durumda olan birinin ülkesini zorla ve hüzünlü bir şekilde terk edişine kaçma diyenlerin kendi vicdanından şüphe etmesi gerekir.

Şimdi biraz soluklanıp tarihe objektif ve sağduyulu bir perspektiften bakmak gerekir. Dahası Vahdettin için “kaçtı” diyenlere de şunu sormak gerekir?

“Madem Vahdettin ülkesini terk edip yurt dışına kaçan bir adamdı, o zaman yanına neden zevcesini, kız evladını, hatta kuruşuna kadar tüm servetini, mal varlığını da yanında alıp beraberinde götürmedi?”

Şimdi hep birlikte bu durumu ele alarak bu tartışmalara karşı sadece ve sadece tarihin ne diyeceğine kulak verelim.

Türbesi Türkiye'de olmayan tek Osmanlı padişahı olan Sultan Vahdettin Osmanlı İmparatorluğu'nun 36. ve son sultanı aynı zamanda 115. İslam halifesidir.

Osmanlı saltanatının son bulmasının ardından yurt dışına giden Sultan Vahdettin 16 Mayıs 1926'da San Remo’da vefat etti.

Sultan Abdülmecid'in sekizinci oğlu ve kendisinden önce tahta geçen V. Murad, II. Abdülhamid ve V. Mehmed'in küçük kardeşidir.

Çok küçük yaşta anne ve babasını kaybetti. Sultan Abdülmecid'in ikballerinden Şayeste Hanımefendi tarafından büyütüldü. Tahta geçiş sıralamasında çok aşağılarda olduğu için gözden uzak bir yaşam sürdü. Gençlik yıllarında gizlice medrese derslerini takip etmiş, bu özelliği ile tahta çıktıktan sonra kendisine arz edilen şer'i konulara müdahale edebilecek derecede yetkinleşmiştir. Hat, musiki ve edebiyat sanatlarıyla ileri seviyede uğraşmıştır.

İlk evliliğini bu dönemde, ablası Cemile Sultan'ın sarayında görüp beğendiği Emine Nazikeda Hanım ile yapmıştır. Cemile Sultan, çok sevdiği Nazikeda üzerine başka bir eş almaması şartı ile Vahdettin'in talebini kabul edeceğini bildirdiğinde ablasının şartını kabul etmesine rağmen, bu evlilikten dünyaya Sabiha Sultan ve Fatma Ulviye Sultan geldikten sonra doktorların tıbben bir daha doğum yapamayacağı bildirilmesi üzerine eşinin de rızasını alarak başka evlilikler yaptı. 1912'de tek oğlu Mehmed Ertuğrul dünyaya geldi.

Ağabeyi II. Abdülhamid'in uzun padişahlığı sırasında, Çengelköy'de mimar Alexandre Vallaury'ye yaptırdığı köşkünde münzevi bir hayat yaşadı. Diğer şehzadeler hakkında padişaha jurnal yazmakla suçlandı. V. Mehmed tahta geçtiğinde, Sultan Abdülaziz'in oğlu Yusuf İzzeddin Efendi veliaht oldu. Yusuf İzzettin'in 1 Şubat 1916'da bir yurt dışı seyahatine çıkacağı gün henüz aydınlatılamayan bir şekilde intiharı üzerine Vahidettin kendisinin dahi beklemediği biçimde veliaht oldu.

1917 Aralık ayında yaveri Mustafa Kemal Paşa eşliğinde beş haftalık Almanya seyahatine çıktı. 3 Temmuz 1918'de Sultan Reşat'ın ölümü üzerine 57 yaşında tahta çıktı.

Tahta çıkışından kısa bir süre sonra Şeyhülislam Kazım Efendi’ye şöyle dediği anlatılır: "Ben bu makam için hazırlanmadım. Çocukluğumdan beri vücutça rahatsız olduğumdan layikiyle tahsil edemedim. Yaşım kemale erdi, dünyada bir emelim kalmadı. Biraderle hangimizin evvel gideceğimiz malum olmadığından bu makamı bekleyişte değildim. Fakat takdiri ilahi böyle teveccüh etti, bu ağır vazifeyi deruhde eyledim. Şaşmış bir haldeyim, bana dua ediniz."

Aile mensupları, padişahın cülûsu tebrik için gelen yakınlarına “Tahta değil, kubura oturdum” dediğini de nakletmiştir.

VAHİDEDDİN TARAFINDAN VERİLEN 9. ORDU MÜFETTİŞLİĞİ GÖREVİ, ATATÜRK’ÜN SAMSUN’A ÇIKIŞ BİLETİ OLUYORDU

16 Mayıs 1919 tarihinde Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal Paşa, Yıldız Sarayı'nda padişahı ziyarete gitti.

Sultan Vahideddin, Anadolu'daki ayaklanmalardan dolayı İngilizlerce sıkıştırılıyordu ve çok müşkül bir durumdaydı. Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal Paşa ve Sultan VI. Mehmed Vahideddin, diz dize değecek kadar yakın oturdular. Mustafa Kemal Paşa’ya verdiği yeni görevin Samsun’da 9. Ordu Müfettişliği olduğunu bildiren Sultan VI. Mehmed Vahideddin, elinin altındaki kırmızı deri kaplı kitabı işaret ederek:

“Mustafa Kemal Paşa, bugüne kadar devlete çok hizmet ettin. Bu başarılarının hepsi tarihe geçmiştir. Artık yeni yapacağın vazife daha mühimdir. Şimdi de devleti kurtarabilirsin. Yanına güvendiğin adamlarını al” dedi. Padişahın elinin altındakinin bir tarih kitabı olduğu anlaşılıyordu. Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal Paşa’nın verdiği karşılık da aynen şöyle oldu:

“Merak buyurmayın efendimiz, vatanın kurtuluşu ve bağımsızlığı için elimden geleni yapacağıma inanabilirsiniz. İradeyi seniyyeniz olursa hemen harekete geçeyim.”

Padişahın son sözü “Başarılı olmanızı dilerim.” oldu.

Yıldız Sarayı'ndan ayrıldıktan sonra Harbiye'den arkadaşları ile akşam yemeği için Tokatlıyan'ın lokantasında buluşan Mustafa Kemal Paşa için bu mekan yabancı bir adres değildi zira buraya arkadaşlarıyla birlikte öğrencilik yıllarından beri hep gelirdi. Lokanta tıklım tıklım doluydu. O süreçte kirli ayaklarıyla İstanbul'u çiğneyip toy etmekle, şov yapmakla meşgul olan İngilizler pek bir bahtiyardı. İngilizlerin artistçe tavırlarına iğrenerek bakan Mustafa Kemal Paşa, İngilizlerin bu neşelerini kısa kesmeye, işgalcilerin heveslerini kursaklarında bırakmaya, onları yurttan kovmaya, ülkesine uzanan namahrem ellerini kırmaya içinden yeminler etti. Bu ettiği yeminleri hayatı pahasına yerine getirecekti. Lokantada oturur oturmaz şef garson kendilerini tanıyarak Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının oturmuş bulundukları masaya geldi.

Harbiye'den beri tanıştıkları bu garson ile biraz sohbet edip siparişleri verdiler. Siparişleri not ederken oldukça üzgün görünen ve niçin böyle olduğunu izah eden şef garsonu mutlaka düşmanın geldiği gibi gideceğini söyleyerek teselli eden Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları, yemekten sonra emperyalistlere karşı yürütülecek askeri direnişin planlarını yapmaya başladı. Artık vedalaşacakları vakit “Ya istiklâl, ya ölüm” diye haykırarak aralarında akitleştiler. Artık verilecek anti-emperyalist mücadelenin parolası belliydi:

“Ya istiklâl, ya ölüm”

Yola çıkılacak tarih olan 19 Mayıs 1919 öncesi binbir itinayla yürütülen çabalarla sonunda kendilerini Samsun'a götürecek bir kaptan bulan çiçeği burnunda 9. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa, arkadaşı Fuat'ın kulağına eğilip İngilizlerin binecekleri vapuru izleyebileceklerini hatta batırabileceklerini söylemesi üzerine “Burada tutsak yaşamaktansa Karadeniz'de boğulmak daha iyi” diye karşılık vermiştir.

18 Mayıs 1919 akşamı yaveri ile haber gönderip anlaştıkları kaptanı çağırtan Mustafa Kemal Paşa, bir süre sohbet ettiği kaptandan gemi hakkında bilgi aldı. Bandırma Vapuru ile Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını Samsun’a götürecek olan İsmail Hakkı Kaptan, Karadeniz’i çok iyi bilen deneyimli bir denizciydi. Haritayı masanın üzerine açan Mustafa Kemal Paşa, kaptanla beraber gidiş rotasını inceledi. Ancak Mustafa Kemal Paşa’nın ortaya koyduğu tavırla alınan karar sonucu vapur normal rotasında gitmeyecekti. Böylece kendilerini takipte olan İngiliz gemisine izlerini kaybettireceklerdi.

Samsun'a ayak basıldığı andan itibaren milli direniş başlatılmıştı. Bu başlangıcı Havza ve Amasya Genelgeleri izledi.

VAHİDEDDİN ATATÜRK’ÜN SÖZÜYLE ENİŞTESİNİ AZLETTİ

Mustafa Kemal Paşa, Yaveri olduğu Padişah’ın huzuruna çıkıp: “Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın liyakatsizliği ve gevşekliği nedeniyle, kurtuluş hamlelerini engellediğini ve bu nedenle görevine son verilmesi gerektiğini” söylüyor ve Sultan Vahdettin, Onun bu teklifini kabul ediyor ve eniştesini azlediyordu.

28 EYLÜL 1919 TARİHLİ İRADE-İ MİLLİYE GAZETESİ’NDE DİKKAT ÇEKEN KISIMLAR

28 Eylül 1919 Tarihli İrade-i Milliye (Sivas) Gazetesi Sayfa 1

Metinin içeriği günümüz Türkçesiyle aynen şöyle:

Padişahımız Ne Emr İdiyor?

    Hühümet Ne yapıyor?!

En son ve en muhlik felaketlerimizin Ferid Paşa kabinesinden daha büyük bir müsebbibi olmadığını bütün delail-i feci'asıyla anlayan milletin galeyan-ı meşru'unu Veli'ahdı Saltanat Hazretleri'nin ne tarihi bir belagata tercüman olarak iştirak ettiklerini geçen nüshamızın başında neşr ettiğimiz........

© Akasyam