menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Satuk Buğra Han Efsanesi

9 0
11.06.2025

Türk Milleti'nin kaç imparatorluk, kaç büyük, kaç küçük devletler kurmuş olduğunu, kesenkes ortaya koyan bir araştırmacı - tarihçi, henüz çıkmadı. Her tarihçi, değişik listeler ortaya koydu ve hala, gerçek bir Türk Tarihi yazılmadı.

Tarihimizde bir Karahanlılar Sülâlesi vardır. Onuncu yüzyılın başlarında bağımsız bir Türk-İslâm devleti kurmuş olan Karahanlılar, o yüzyılda Orta-Asya’da yaşamakta olan Türk dilli bütün halkların birleştiricisi ve uygarlıkta öncüsü olmuşlardır. Tarihçiler, Küçük Uygur Hanlığı’nın varisi olarak görürler Karahanlıları…

Türkistan'ın doğusuyla batısını egemenlikleri altında bulunduran bu Sülâlenin en önemli Han'ı Satuk Buğra Han'dır. Satuk Buğra’nın “Han” olarak bu devletin başına geçmesini ise neredeyse tüm tarihçiler gerek Orta-Asya Türklüğü, gerekse İslâm tarihi için bir dönüm noktası olarak kabul ederler. Yerden göğe dek tarihçilerin bu kabullerinde haklı olmalarına rağmen bu değerli Türk Hükümdarı hakkında Türkiye'de yeterli araştırma yapılmadı; hakkında makale yazılmadı. Dolayısıyla, sadece Türkiye Türkleri değil, Türk Dünyası da O'nu yeterince tanımadı.

Satuk Buğra Han, yazılmalıydı. Çünkü O, İslâmiyeti ilk kabul eden Türk Hakanı olma şerefine ebediyen nail olmuştu...

O, Satuk Buğra Han’dı...

O, Satuk Buğra Han ki; Allâh-u Teâlâ’nın (c.c) engin kudreti ve geniş hikmeti ile yarattığı ve İki Cihan Güneşi Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimiz’in (s.a.v.) cihana yaymak için yoluna baş koyduğu hak dininin daha çok insana kabul ettirilmesi şerefini bahşettiği bir yiğit idi...

O, Satuk Buğra Han ki; son ilâhi kitabımız ve rehberimiz Kur'an'ın "Küfre karşı cihad; her an..." emrinin gereğini tereddütsüz her an yerine getirmek suretiyle yorulmak bilmeden, hiç yılmadan gece gündüz koşturup İslamiyet’i Asya’da yaymak için sonsuz mücadelelere girişen, düşman ve küffar üstüne gazalar yapan, insanları İslam’a çağıran, inanmayanlara keramet gösteren, Türk’ün gönlünde İslam’ın yıkılmaz tahtını sabırla kuran, Türklüğün önüne iman ışığını saçan, neslini Sevgililer Sevgilisi’ne ümmet yapan, 300 kişiyle, Ashab-ı Bedir kadar, Calut'a karşı kıyasıya bir savaş veren, 3000 kişiyle Kaşgar’da, on katı kalabalık bir orduya karşı yürüttüğü çetin harpte âdeta bir “Hakkı Müdafaa” yapan, İslam meşalesini elinde sımsıkı tutup gök kubbeyi inleten “Allah Allah” nidalarıyla savurarak ateşe verdiği küfrün ve batılın gayrimeşru düzeninin külünden Allah’ın tevfik ve inayetiyle iman ve kurtuluş aydınlığının tomurcuklanmasını sağlayan bir mücahid idi..

O Satuk Buğra Han ki, cihan içinde gönül baharı, Oğuzda Türk milletinin şanı,

Hak aşığı olanların canı, Ümmet-i Muhammed’in gülü, Türklüğün medarı iftiharı, her daim biçarelerin, mazlumların dili, gönül ikliminde iman dağı olan, Nizam-ı Alem için pusatını giyip zırhını kuşanan mübarek bir zabid idi…

O Satuk Buğra Han ki; Orta Asya’nın uçsuz bucaksız bozkırlarında asırlardır süren batıl, küfür ve isyan dönemlerini ortadan kaldıran, hak yolcularının başbuğu, gece gündüz Allah yolunda, itikat yolunda, şeriat yolunda mücadele etmekten bir milim geri durmayan, dini rabıtaya değer kazandıran, yeryüzünün ve dönemin padişahı, imanın ruhunun mazharı, Allah’ın ve O’nun alemlere rahmet olarak gönderdiği Resul-ü Ekrem’i Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimizin dostu, mazlumların yardımına koşan, çaresizlerin ev sevimlisi, sufilerin tacı, gazilerin şehinşahı olan bir mümin idi...

O Satuk Buğra Han ki; Rüstem-Dâstân’ın kolunun kuvveti, Peygamber Efendimizin gözünün nuru Şâh-ı Merdân Hz. Ali’nin (r.a) himmeti, şanı yüce Emir Hamza’nın cesareti ile kâfirleri İslâm’a yani Hak dergâhına yönelten, küfre batmış câhil toplulukları küfür ve cehaletten kurtarıp doğru yola ulaştıran bir veli idi…

O Satuk Buğra Han ki; soyu Afrasiyab bin Besen vasıtasıyla Türk bin Yafes bin Nuh aleyhisselama ulaşan, soyunun hakkını vererek Türk'ün damarlarında ezelden beri mevcut olan asaletini İslâmiyet’in sonsuz şerefiyle birlikte daha da göz kamaştırıcı hale getiren, İslâm dinini bir hidâyet fırtınası hâlinde Türkistan'da estiren ve Türk boylarını bir insan seli hâlinde peşine takarak birbirleri arkasından Allah'ın hidâyetine koşturan, Türkistan'da Muhammedi ilerleyişin âdeta ete kemiğe bürünen hali olan, imanı kendine dava yapmış inanç eri bir asilzade idi…

Ve bunca hakikate rağmen çok vahim bir durum mevcuttur ki, böylesine anlaşılması ve anlatılması gereken yüce bir insan olan Abdülkerim Satuk Buğra Han ve onun İslamiyeti nasıl, hangi şartlarda kabul ettiği ile Kâşgar merkezli kurduğu ilk Türk-İslam devleti hakkında gerçekten de bilgiler ne yazık ki son derece sınırlıdır.

Abdülkerim Satuk Buğra Han ile ilgili yapılan ilk çalışma, Abdül Gafgar'ın Kâşgar Tarihi'ne ait eseridir,........

© Akasyam