Mücahidler Dergâhı Özbekler Tekkesi
1 asır evvel Müslüman Türk milletinin her türlü özverili fedakarlıklarla verdiği Millî Mücadele'miz asırlardır yaşadığımız bu topraklarda bir var olma yok olma savaşıydı. Gelecek nesillerin bu kutlu direnişi her yönüyle bilmesi açısından siyasi ve harp tarihi anlatımının yeri oldukça önemlidir ve resmi tarihin çizdiği sınırların dışına çıkarak tarihimizin küller altında yatan yönlerine mercek tutmak gerekir. Çünkü İstanbul içerisinden İstiklâl hareketine verilen destek tarih yazımında es geçilmiş ve sönük bırakılmıştır. Oysa bu şehirdeki tekkeler uyumamıştır işgal yıllarının İstanbul'unda… Üstelik ulema çevresi tarafından vatan müdafaası için muazzam fedakârlıklar gösterdiği de resmi tarih tarafından yazılmaz. Fakat yakın tarihimizin gerçeklerini girift bir muammaya dönüştüren ve bu gerçeklerin bir kısmını küller altında bırakan dinamikler, gölgede kalan gerçeklerin anlaşılması ve tarih anlatımına vurulan zincirlerin arka arkaya kırılması neticesinde ciddi değişim yaşamaya başlamıştır. Senelerdir unutturulmaya çalışılan gerçeklerin şafağı, genç araştırmacıların tarihi özgürleştirmek ve gerçek yerine oturtmak için var güçleriyle çaba göstermeleri sonucu sökmek üzeredir. Esasen İtilaf Devletleri'nin 1915’te Çanakkale'ye, 1918’de Anadolu'ya karşı giriştikleri ve kendi tanımlamalarıyla “Son Haçlı Seferi” olan, İstiklâl Şairi Mehmed Âkif'in millî marşımızda belirttiği gibi “hayasızca akın” şeklini alan işgal saldırıları Türk-İslam beldesi olan Anadolu'daki ezan seslerini ebediyen susturmayı, Anadolu'yu müstakbel sömürge yapmayı hedefliyordu. Fakat yanlış hesap İstiklâl Şairi Mehmed Âkif'in millî marşımızda belirttiği gibi “iman dolu göğsü gibi serhad”de sahip olan Müslüman Türk milletinden dönmüş oldu. Müslüman Türk milleti, kara günlerin ağır badirelerini atlatabilmek için ihtiyaç duyduğu ümit, azim ve teselli için manevi ışıktan yararlandı ve son Haçlı seferini büyük imkansızlıklar içinde bulunmasına rağmen emsalsiz bir zafer kazanarak püskürttü.
Öyle ki Anadolu’nun bir Türk-İslam beldesi olması için Hoca Ahmed Yesevi'nin diyarı Türkistan'ın göstermiş olduğu ihtimam, Anadolu'nun Alperenler tarafından gösterilen binbir çabalarla bugünkü Türk-İslam medeniyetinin beşiği Anadolu'nun ortaya çıkmasını sağlamıştı. Kurtuluşta ise yine aynı toprakların bu diyardaki yadigârı, bu sefer yine aynı mücadeleyi vatanın kurtarılması için verecekti.
Vatanın kurtuluşu adına Meclis'in açılacağı Ankara'ya ulaşmak için Özbekler Tekkesinden kimler geçmemiştir ki… Başına bir sarık sararak Galip Hoca adıyla ortaya çıkan Celal Bayar'dan Sebilürreşad........
© Akasyam
