Kanije Direnişi
100 Bin Kişilik Hâçlı Ordusuna Karşı 9 BİN OSMANLI MÜCAHİDİNİN VURDUĞU ZAFER MÜHRÜ!..
UNUTULMAZ ZÂFER KANİJE…
Tarihimiz şanlı zaferler, fetihler, destanlar ve müdafaalarla dolu. Bu muzafferiyetlerin neredeyse tamamı düşman kuvvetleri bizden katbekat üstünken kazanıldı.
Bu muzafferiyetlerden, bu muvaffakiyetlerden biri de muharebe meydanında asker ve mühimmat sayısı gibi zâhirî üstünlüklerin zekâ ve mâneviyat karşısındaki acziyetini ispatlayan Kanije Direnişi’dir.
Bu direniş; dokuz bin imanlı Türk bahadırının büyük imkanlarla donatılmış yüz binlik haçlı keferesini pes ettirişidir.
Akıl, cesaret ve imanın yazdığı bir destandı bu şanlı direniş...
Tarih, bazen bir insanın azmi, bir ordunun iradesi ve bir milletin kaderiyle şekillenir.
1593'ten beri Osmanlı ve Almanya arasındaki büyük savaş devam ediyordu.
Müstakbel Alman İmparatoru Arşidük Ferdinand, Kanije Kalesi'ni almak için 1601'de, 100 bin kişilik bir ordu ve 47 büyük muhasara topu ile harekete geçti.
Almanlar'dan başka, İtalyan, İspanyol, Fransız, Papalık askerlerinin de olduğu devasa Haçlı ordusu Kanije önlerine geldi.
Kanije nerede derseniz Avusturya'ya 50 km uzaklıkta diye tarif etmek daha doğru olacaktır.
Yani Avrupa'nın göbeği. Ve burası hakikaten insanın sınırlarını zorlayan büyük bir mücadeleye sahne olacaktı…
Bu mücadele, yalnızca silahların değil, zekanın, sabrın ve imanın zaferi olarak da tarihe geçecekti…
SAVAŞIN KAZANILMASINDA TİRYAKİ HASAN PAŞA'NIN ROLÜ BÜYÜK
O sıralarda hayli yaşlı, ak sakallı bir ihtiyar olan Hasan Paşa’nın elinde kaleyi müdâfaa için sadece 9 bin asker vardı. Erzakları da oldukça sınırlıydı. Ancak o, şecaat ve cesareti yanında, zekâsı ve bilhassa düşman ordusunu mütemâdiyen şaşırtan harp hîleleriyle meşhur, mahâretli, emsalsiz bir kumandandı.
Engin tecrübesine ilâveten, aynı zamanda mânevî te’yîde mazhar kâmil bir paşaydı. Dolayısıyla kendilerinden katbekat kalabalık bir haçlı ordusunu kalesinin önünde görünce hiç telâş etmedi. Yiğit askerlerine:
“–Ne kadar kalabalık olurlarsa olsunlar! Bizler, düşmandan korkmadık, korkmayız hiçbir zaman!..” diyerek sıkı bir müdâfaa tertibâtı aldı ve o müthiş harp plânlarını yaparak düşmanın hücûmunu 9 bin asker ile karşıladı.
Haçlı ordusu günde bin ile iki bin arası gülle atarak Kanije surlarını dövmeye başladı.
Kuşatma altındaki kalede barut tükendi. Barut yapımını bilen bir Yeniçeri sayesinde bir süre daha kendilerine yetecek barutu üretmeyi başardı kaledeki Osmanlı askeri.
Tiryaki Hasan Paşa gerçekten kurt bir askerdi. Tam bir psikolojik savaş ustasıydı.
Mesela ele geçen bazı esirlere, kalede bol miktarda yiyecek ve cephane olduğu hakkında yanlış bilgi edinmelerini sağlıyor, sonra bunların kaçmalarına izin veriyordu.
Bu esirler Haçlı ordugahında bu haberleri veriyor ve bu haberler düşmanın psikolojik olarak umutsuzluğa düşmesine sebep oluyordu.
Sadrazamın Osmanlı ordusu ile yardıma gelmek üzere olduğu, kalenin durumunun mükemmel olduğu ile ilgili mektupları şehit askerlerin koynuna koyuyordu.
Aslında durum tam tersi idi. Sadrazam yardıma gelemiyordu. Kalede barut için hammadde kalmamıştı. Yiyecek sıkıntısı vardı. Kış gelmişti. Ama yine de Tiryaki Hasan Paşa, veziriazamın ağzındanmış gibi kendi yazdığı mektupları okuyarak kale müdafaası yapan askerlerinin maneviyatlarını kuvvetlendirmiştir. Diğer taraftan, güyâ serdâra gönderiyormuş gibi, bir takım aldatıcı haberlerle........
© Akasyam
