Zamanın Dili
Farkındalık ve hayatın Ritmi Üzerine Bir Yolculuk
Saatlerin tik takları, bir yaprağın düşüşünü, bir çocuğun ilk adımını ya da kalbinizin sustuğu anları ölçebilir mi?
Bu soru, modern insanın zamanla kurduğu ilişkinin çelişkisini ortaya seriyor. Saatler mekanik bir düzeni takip ederken, zaman bize daha derin bir şey fısıldıyor:
Nasıl yaşadığımızı…
Sabah alarmıyla uyanıp çayı yudumlamadan çıkılan kapılar, toplantılar için koşturan ayaklar, "geç kaldım" endişesiyle titreyen eller…
Bunlar, bize hayatın gerçek anlamını sunan deneyimlerdir. Bir gün batımını izlerken, sevdiklerimizle geçirdiğimiz keyifli anlarda veya doğanın sessizliğinde, zamanın ötesine geçeriz. İçimizde tarifi imkânsız bir hüzün, özlem ve hasretin sancısı yüz tutar. Bir yerlere aitliğin hissi uyanır.
İşte o anlarda, zamanın sadece bir ölçü birimi olmadığını, aynı zamanda bir deneyim olduğunu anlarız.
Modern dünya, zamanı bir düşman gibi kodladı. Antik Yunan’da Kairos (uygun an) ve Chronos (kronolojik zaman) ayrımı varken, bugün Chronos’un tek egemen olduğu bir çağdayız.
Heidegger’in........
© Akasyam
