Kolumuzdaki saat zamanı mı gösteriyor yoksa içimizdeki boşluğu mu?
Lionel Messi’nin 900.000 dolarlık saati sadece bir aksesuar mı, yoksa hepimizin içine düştüğü modern bir varoluş çıkmazının simgesi mi?
Aslında hepimiz, her gün kendi lüks saatlerimizin peşinden koşmuyor muyuz?
Düşünün!
İş görüşmesinde taktığınız o marka kravat, sosyal medyada paylaştığınız tatil fotoğrafında masada ‘gözlüğün’ yanında görünen lüks araba anahtarı, hatta kahve fincanına yazdırdığınız özel isim…
Hepsi aynı sessiz çığlığın farklı tonları…
“Ben buradayım! Değerliyim! Farklıyım!”
Bu çığlık, tarihin en eski felsefi sorularından birine dokunuyor.
Sahip olmak, var olmak mıdır?
Antik Yunan’ın bilge filozofu Epikür, “Zenginlik doyumsuzdur; sınır yoksa mutluluk da yoktur,” diyerek asırlar öncesinden bizi uyarmıştı.
Peki biz, bu uyarıyı marka elbiseler, çantalar, saatlerle susturmaya mı çalışıyoruz?
Psikolojinin acımasız bir gerçeği var. Hedonik Adaptasyon…
Yeni aldığınız telefon sizi bir ay mutlu eder, sonra o ‘normal’iniz olur.
Messi’nin ilk lüks saati onu muhtemelen çok heyecanlandırmıştı. Şimdi ise aynı duygu yoğunluğunu yakalamak için 900.000 dolar gerekli ‘doz’ haline gelmiş olabilir.
Peki, asgari........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d