Kaderin Kaldırımında Özgürlüğümüz Ne Kadar?
Bir an, sadece bir an…
Hayatımızın gidişatını kökten değiştirmeye yeter mi?
Okuluna giden genç bir çocuk, çantası sırtında, bir kaldırımda yürüyor. Sıradan bir sabah. Sıradan bir yol. Ama bir sonraki saniyede, bilinmeyen bir sebeple yönünü şaşıran bir araç, o kaldırıma yöneliyor. Metal bir kütle ile bir hayat, zamanın en ince diliminde kesişiyor. Ve her şey susuyor. Geriye, zihnimizi kemiren o ezeli soru kalıyor:
Neden?
Cevabı basit gibi görünür: “Ne korkunç bir tesadüf!” deriz.
Bir saniye önce veya sonra olsaydı, hiçbir şey olmayacaktı.
Peki, gerçekten öyle mi?
Tesadüf, açıklayamadığımız nedenselliklerin sığınağıdır. Bu kelime, anlayamadığımız karmaşık neden-sonuç ağlarını örten bir perdeden ibarettir.
Aristoteles, doğada hiçbir şeyin sebepsiz olmadığını söyler. Ona göre ‘tesadüf’, sadece birbiriyle kesişen nedensel zincirlerin adıdır.
Bir aracın kayması, fizik yasalarının, sürücünün o andaki psikolojisinin, yolun durumunun, aracın mekanik özelliklerinin bir bileşkesidir. Biz sadece bu devasa zincirin son halkasını görürüz; öncesindeki sayısız sebep gözümüzden kaçar.
Spinoza bu fikri daha da keskinleştirir: “Tesadüf, insan bilgisinin eksikliğidir,” der. Bize rastlantı gibi görünen her olay, aslında görünmez zorunluluklar ağının bir parçasıdır.
Peki, bu soğuk mantık, bir gencin hayatının sönmesinin yarattığı o derin acıyı, o anlam arayışını dindirebilir mi?
Hayır!
Çünkü insan sadece bir nedensellik makinesi değil, bir anlam arayıcısıdır. Bilim ‘nasıl’ı açıklar, ama ‘niçin’i yanıtlamakta yetersiz kalır.........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d