menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

SISU (Yaratıcı İrade/Mücâdele/Tekâmül)

11 0
17.05.2025

Kavram (Sisu) Finceden alınmıştır. Doğanın ve hayatın gerektirdiği/getirdiği sert koşullara, zorluklara karşı cesur, sabırlı, dayanıklı ve dirençli olmak, kendi yolunu/yordamını/yöntemini bularak mücadele etmek, sorun ve zorlukları aşmak anlamına gelir. Bu yaklaşım insanı beklenmedik durumlarla karşılaştığında şablon çözümlere, ezber kalıplara yönelmek yerine kendi çözümünü bulmaya, bu konuda yaratıcı davranmaya yönlendirir. Bu bilinci teşvik eder.

Örneğin çamura saplandıysanız önce sakince durum tespiti yapıp çözümü içinde bulunduğunuz doğal koşullar, elinizdeki araçlar ya da doğadan bulabildiğiniz pratik gereçlerle kendiniz yaratacaksınız. Savaş ya da âfet koşullarında hayatta kalabilmek için kendi yöntemlerinizle mücadele vereceksiniz. İçsel güçler berkiştikçe sağlamlaşacaksınız. Dış etkilerden tesir almayan çelikleşmiş irâdeye ancak mutlak sessizliği idrâk etmiş bir zihin sahip olabilir.

Bu yaklaşım bize şunu öğretir: Kendi bilinci ve kendi yöntemi ile yaşamak.

Kavram, Sekînet Felsefesi bağlamında genel olarak ele alındığında önce sessizlik/sükûnet ile oluşu ve iç benliği izlemek ve bu izleyişin idraki ile ezberci olmamak, yaratıcı çözümlere yönelmek, verili olanla yetinmemek, yeni yollar bulmak, sessizce katlanmak, zorluklar karşısında dayanıklılık göstermek, irade gücü, kararlılık, hatalarının sorumluluğunu almak, zorluklar karşısında akılcı davranmak ve sessiz bir kararlılıkla ve sabırla ilerlemek anlamlarına gelir.

Burada kastedilen yaratıcılık, hiçbir ilkeyi esas almadan keyfî davranmak değildir. Önce sessizce oluşu, süreci, olayları, düşünceleri izleyerek olup biteni anlamak. Bu anlayış ile temel ilkeleri izleyerek yüksek bir idrake erişmektir. Buradaki izleyiş tam/mutlak bir sessizlik – sessiz bir zihin gerektirir. Bu sessizlik dış uyaranların en aza indirildiği bir durum gerektirir. Önce izleyiş sonra idrak gelir. Ancak bu idrakten sonra bilinç gelişir ve bu gelişen bilinç ile yeni ilkeler keşfetmek hatta yeni ilkeler yaratmak mümkün olur. Burada eylem, davranış sahası hayatın – evrenin doğal rastgeleliğine tâbîdir. Bu yol izlenince özetle denir ki; ilkelere bağlılık daha yüksek doğrulara ulaşarak gelişmenin yoludur. Yaratıcılık, yeni ilkelere ulaşma ve keşfetme arzusundan/bilincinden doğar. Bilinmeyene giden keşif aykırılıklarla, hatalarla, kayboluş ve düşüşlerle doludur. Bu gerçeği çok erken bir devirde fark etmiş olan Konfüçyüs, bu sürece ilkelerde ilerlemek ya da ilkelerin gelişmesi, geliştirilmesi demiştir. İnsan kendi bilincinin sorumluluğunu alma cüretinde bulunduğunda aydınlanma gerçekleşir. Aksi taktirde ezberletilenleri tekrarlamak bizi kendisi olmayı beceremeyen kopya insanlar hâline getirecektir.

Bütün bu süreç insana doğru bir içgörü kazandırmanın yoludur aslında. Bu ruhu besleyen gerçek ruhsallıktır. İç dünya aydınlanmadan dış dünya da aydınlanmayacaktır.

Bu ruhsallık anlamında Sisu kavramı, Sekînet Felsefesi bağlamında daha spesifik anlamı ile; yapılan bir yanlışta kişinin hatasını kabul etmesi, kararlı, sabırlı, dürüst bir şekilde durumun gerektirdiği sorumluluğu üstlenmesi, gereken çabayı göstermesi/gereken çileyi çekmesi anlamına gelir. Yani sekînet, bireyin içsel dengesini korurken sadece yin (insanın pozitif ve dinlendirici) değerlerle dengeyi bulmasını değil, yang (sabır, dayanıklılık, zorlukta sükûnet, akılcılık, istikrar, çaba, çile, yılmazlık…) ile de bulmasını sağlar. Yani şunu yapmanıza izin vermez: Biraz dua ve ibadetle işi hallederim, biraz özür dilerim tamam. Biraz hoş söz ve yalanla işi hallederim. Bunlara geçit vermez.

Yeni ve boş bir sayfa açmak emek ister. Kendinize hiçbir şey katmadan sadece af dileyerek hatalarınızı düzeltemezsiniz. Hatalarınızla yüzleşmeniz gerekir. İlle bir dua aranıyorsa bu dua bu yüzleşmenin gerektirdiği devrimi gerçekleştirmektir. Benim hayatım bir dua olmuştur diyor Konfüçyüs.

İç dünyada her şeyi stabil tutmanın konforu ile sekînete erişilemez.

Yani Sekînet: Doğa ve hayatın zorluklarını özgün bir yol geliştirerek aşmak ve dürüstlük/erdem anlamında konuyu ele alarak, varlık mücadelesi ile erdem felsefesini birleştirmektedir.

Bu noktaya kadar anlatılanlar bireysel/içsel plânda sekînet bilincidir. Eskilerin tâbiri ile “derûnî” bilinçtir.

Bireysel (mikro) plândan, toplumsal evrensel (makro) plâna sükûn bilincinin yansıması da “iki yönlü etkileşim ilkesini” anlamak ile olur.

Sekînetin esası, bireyin sıfır noktasına yani iç dengeye........

© Adil Medya