menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Trumpçı gümrük tarifeleri: Nedenleri ve azgelişmiş ekonomiler üzerindeki olası etkileri (2)

17 1
19.04.2025

Prof. Dr. Mustafa Durmuş – Ana akım medyadaki baskın görüşe göre, ciddi küresel sorunlara yol açacak olan Trumpçı tarifeler, “kötü niyetli”, “beceriksiz”, “irrasyonel”, “maceracı” “halklara düşman bir aşırı sağcı” olan Trump’ın marifeti.

Trump aldığı kararların etkilerinin bilincinde

Trump’a yakıştırılan sıfatların eksiği var, fazlası yok. Ancak sadece bu kişisel özelliklerle dünyayı üçüncü bir paylaşım savaşına kadar sürükleyebilecek olan tarifeleri ve ticaret savaşlarını açıklamak yetersiz ve yanıltıcı olur. Ayrıca böyle bir yaklaşım “kapitalizmin emperyalist doğasını” da gizlemeye hizmet eder.

Bu yüzden olayları ve olguları, var oldukları tarihsel koşullar içinde ve mevcut ekonomik sistemin, üretim tarzının iç çatışmaları, dinamikleri ve sınıf mücadeleleri ve diğer toplumsal mücadelelerle açıklayan ve genel olarak toplum ve yaşama ilişkin daha kapsayıcı ve bilimsel bir bakış açısına ihtiyacımız var. Bu bakış açısı gelişmelerin doğru anlaşılmasını önleyen karartmaları ya da perdelemeleri ortadan kaldıran ve olayları daha net görmemizi sağlayan bir bakış açısıdır.

Böyle bir bakışa göre; doğadaki ya da toplumdaki olaylar gibi, büyük çapta etkilere sahip olan Trumpçı tarife politikası da derindeki ihtiyaçların bir sonucu olarak ortaya çıkar. Yani bu tarifeler ekonomideki bazı zorunlulukların ve siyasetteki sıkışıklığın ya da ertelenemez ihtiyaçların dışavurumlarıdır.

Trumpçı tarifelerin gerekçeleri

Bu bağlamda Trumpçı tarifelerin gerekçelerini ele alabiliriz. Analizlerde yer aldığı kadarıyla, “Monreo Doktrini’ne geri dönülmesi”, “dış ticaret açıklarının neden olduğu zarara son verilmesi” ve “ulusal hükümetlerden ekonomik ve siyasal tavizler kopartılması” akla gelen ilk gerekçeleri oluşturuyor. Şöyle ki:

Kaldı ki Trump tehlikenin diğer ülkelerin “ABD’yi soymasından” kaynaklandığına inanıyor olsa da bu aslında bugünün değil, dünün hikayesidir. Öyle ki bugün ulus üstü sermaye şirketleri birçok ulus devletten daha fazla servete ve güce sahipler ve hiçbir ülkeye bağlılık gibi bir sorumlulukları da yok.

Ulus üstü sermayenin gücü

Bu bağlamda gümrük tarifeleri ABD ekonomisini “özgürleştirecek” bir yol sunmuyor. Bunlar, daha ziyade gerçek ortak sınıf düşmanı olan sermayeye karşı emekçilerin birleşmeleri gereken bir zamanda, ülkeleri ve emekçileri birbirine düşüren modası geçmiş, düşmanca önlemler.

Bu konuda bir uygulamadan söz etmek meseleyi daha iyi kavramamıza yardımcı olabilir. Uluslararası ticaret anlaşmalarında yer alan Yatırımcı-Devlet Anlaşmazlık Çözümü (ISDS) maddeleri, şirketlerin, insanları veya gezegeni korumaya çalışan hükümetlere dava açmasına olanak tanıyor. Şirketler Tayland’dan Almanya’ya, siyanürlü altın madenciliğinin yasaklanmasından asgari ücretlerin yükseltilmesine kadar her konuda hükümetlere “kâr kaybı” davaları açabiliyorlar ve çoğunlukla da bu davaları kazanıyorlar. Bu durum ulusal ekonomileri felce uğratırken, demokrasiyi alay konusu haline getiriyor ve küresel ekonomide kimin sözünün geçtiği konusunda hiçbir şüpheye mahal bırakmıyor. (1)

Kısaca, küreselleşmiş bağımlılık zincirlerinden kurtulmaya ve ulusal/yerel ekonomilerimizi korumaya ihtiyacımız var ama gümrük tarifeleri bizi oraya götürecek araçlar değiller.

Nitekim Trump 1982 yılından bu yana toplanan en yüksek vergi gelirini sağlamayı hedefliyor: yılda 258 milyar dolar (yüzde 0,85). 10 yıllık bir sürede ise 2,9 trilyon dolar vergi geliri elde edilmesi hedefleniyor. (3)

Ancak küreselleşme son 40 yıllık neo-liberalizmin bir sonucu ve ABD küresel çapta sanayi kaydırmalarıyla bundan çok büyük nema sağladı. Düşen kâr oranlarını başka ülkelere yaptığı sermaye ihracı ile yükseltebildi, böylece krizlerini savuşturabildi. Örnek olarak ABD’nin Vietnam’da 59 Nike ayakkabı fabrikası var. Tesla otomobillerinin........

© Açık Gazete