YA KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ YA DA BARBARLIK
MEHMET TAŞ / LONDRA
Özet
Bu makale, Marksist sol ile Kürt özgürlük hareketi arasındaki ilişkilerin Türkiye’deki anti-kapitalist mücadele açısından stratejik önemini tartışmaktadır. PKK’nın silahlı mücadeleyi terk etmesiyle açılan siyasal ortam, sınıf mücadelesi ile ırkçılık karşıtı mücadelenin kesişimlerini yeniden düşünmeyi zorunlu kılmaktadır. Çalışmada, Kürt hareketinin kimlik politikaları ile Marksist geleneğin sınıf merkezli perspektifi arasındaki gerilim analiz edilmekte; bu gerilimin yalnızca kuramsal değil, aynı zamanda pratik ve taktik bir zorunluluk taşıdığı vurgulanmaktadır.
Giriş
Türkiye’de sol siyasetin önündeki en kritik stratejik meselelerden biri, Kürt özgürlük hareketi ile Marksist gelenek arasındaki ilişkinin nasıl kurulacağıdır. Kürt hareketi, özgürlük mücadelesini salt bir kimlik sorununa indirgememeli; Marksist sol da ırkçılığı kapitalist birikimin yapısal bir unsuru olarak kavramalıdır. Bu kesişim noktası, yalnızca teorik bir tartışma değil, aynı zamanda pratik mücadelelerin yönünü belirleyen bir gerilimdir.
Tarihsel Arka Plan: Marksizm ve Ezilen Halklar
Marksist hareketin klasik biçimi, 19. yüzyıl Avrupa’sında sanayi proletaryasının örgütlenmesine odaklandı. Birinci Enternasyonal (1864) döneminde ezilen halkların kimlik talepleri gündemin merkezinde değildi; çünkü Avrupa işçi sınıfı için öncelik ekonomik sömürüye karşı mücadeleydi. Ancak Lenin, 1916 tarihli Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması adlı eserinde, sömürgelerin ve ezilen halkların ulusal kurtuluş hareketlerini devrimci mücadelenin ayrılmaz bir parçası olarak tanımladı.
Üçüncü Dünya’daki devrimler bu yaklaşımı doğruladı: Cezayir bağımsızlık........
© Açık Gazete
