menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

BARIŞIN VE ROJAVA’NIN KARŞILAŞTIĞI ZORLUKLAR

13 1
friday

MEHMET TAŞ / LONDRA – Türkiye’de yürütülen barış süreci ile Suriye’nin kuzeyinde fiilen inşa edilen Rojava Özerk Yönetimi arasındaki bağ giderek daha belirleyici hale gelmektedir. Türkiye’de “Barış, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”nun çabaları, Kürt sorununun demokratik çözümü ve ülkenin demokratikleşmesi açısından önemli bir imkân sunmuş olsa da, Erdoğan yönetiminin otoriter yönelimi ve devlet içi güç dengeleri sürecin önünde temel engeller oluşturmaktadır.

Kürt Sorunu ve Bölgesel Çerçeve

Kürt sorunu, modern Ortadoğu’nun en uzun soluklu ve karmaşık krizlerinden biridir. PKK’nın silah bırakmasının ardından kurulan Komisyon, sivil siyasetin inisiyatifinde yeni bir çözüm arayışı olarak ortaya çıktı. Ancak bu süreç yalnızca Türkiye iç siyasetine değil, aynı zamanda Suriye’deki Rojava deneyimine de sıkı sıkıya bağlıdır. Dolayısıyla barış, hem içsel dinamiklerin hem de bölgesel güç mücadelelerinin kesişiminde ilerlemektedir.

Erdoğan Yönetimi ve Rojava Karşıtlığı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, barış sürecini demokratikleşmenin bir aracı olarak değil, Kürtleri teslim almanın bir yöntemi olarak kurgulamaktadır. Komisyonun ve Abdullah Öcalan’ın rolü, Kürtleri Şam’daki gayrimeşru Al Şara yönetimiyle uzlaşmaya zorlamak için kullanılmaktadır. Oysa tekçi, din referanslı ve otoriter HTŞ çizgisiyle seküler, çoğulcu ve demokratik Rojava yönetimi arasında federasyon ya da özerklik dışında gerçekçi bir uzlaşma zemini bulunmamaktadır. Bu nedenle Rojava, Erdoğan açısından yalnızca bir “güvenlik meselesi” değil, aynı zamanda Türkiye’nin otoriter yeniden yapılanmasının da asli bir bileşenidir. Stratejik hedef açıktır: Rojava Özerk Yönetimi’nin tasfiyesi.

HTŞ, Türk Ordusu ve Uluslararası Boyut

HTŞ’nin Rojava’ya yönelik saldırıları, Türk ordusunun doğrudan desteğiyle yürütülmektedir. Ankara, bu saldırılara hem askeri planlama........

© Açık Gazete