menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kelimelerimi havaya attım, yere külü düştü…

15 0
24.08.2025

Tarihte hep güçlü olanların ve unvan sahibi kişilerin hayatını okuyor, onların tecrübelerinden yararlanıyoruz. Aynı dönemde yaşamış bir köylünün, nal yapan bir ustanın ya da taş ustalarının nasıl yaşadığını ise bilemeyiz. Onlar, emeğini satan, savaşta ölümün üzerine giden bireylerdir. Aslında tarihi yazan ve oluşturan da onlardır. Bugün ve yarın yazılanlarda bizler değil; yönetenler ve onların zulmü anlatılacaktır. Tarih, emekçileri yazdığı gün insanlık tarihi gerçekten var olmaya başlayacaktır.

Yok sayılanların hikâyesi, resmî platformlarda yoktur.

Bugün yaşadığımız zamanın ruhunda; adalet sisteminde, etnik ya da mezhepsel ayrımcılıkta, uluslararası krizlerin çarpık yorumlanmasında kendini tekrar eden bir “yok sayılma” hâli devam etmektedir.

Adalet sistemi, tutarsızlık, yaygın cezasızlık, keyfî yargılamalar, siyasî iktidarın niyetlerine uygun cezaların verilmesi ya da cezaların tutukluluk sürecinde fiilen infaz edilmesi gibi taraflı uygulamalarla şekillenmektedir.

Barış hep sözde mi kalacak?

Adalet sistemindeki yapısal sorunlar giderilmeden, toplumsal barış ve güvenin sürdürülebilir olması mümkün değildir. Bugün sistemden güç devşirenler, yapısal çarpıklıklardan yararlanırken uygulamalarıyla yeni sorunlar yumağı yaratarak güçlerine güç katmaya devam etmektedir. Sorunların yoğun/birikmiş olduğu yerde, adalet sisteminde de yapısal sorunlar kaçınılmazdır; çünkü adalet kavramı yaşamdan alır tanımını…

Ülkemizin kuruluşundan kaynaklanan yapısal sorunları vardır; çünkü çok kültürlü, çok inançlı bir toplumdan homojen bir topluma geçiş, elbette zayıf olanın ve devletin yok saydığının üzerine baskının sistemleşmesi ve onları tamamıyla yok etmesiyle mümkündür. Osmanlı Devleti her ne kadar çok kültürlü, çok inançlı olarak kabul edilmiş olsa da, o devletin sistemli olarak baskı altına aldığı Alevî inancı bugünkünden çok farklı değildi. Bundan dolayı Alevîlik, şehirlilerin değil; dağda, kuytuda yaşamaya zorlananların inanç sistemidir. Osmanlı Devleti, Alevî ozanları fırsat bulduğunda derisini yüzüp halka teşhir........

© Açık Gazete