Rusya’nın Geleceği
Tarihi olarak büyük güçlerin Rus coğrafyasına kara saldırısı için çıkış bölgesi, Ukrayna’nın batısından Romanya’ya kavis yapan Karpatların kuzeyinde kalan Almanya’nın doğusundaki Kuzey Avrupa Düzlüğü olmuştur. Coğrafi olarak dünyanın en büyük ülkesi olmasına karşın bugünkü Rusya, stratejik derinliğini ve küresel çıkarlarını sağlaması için güvenli sınırlara ve çıkış koridorlarına sahip değildir.
NATO’nun Soğuk Savaş boyunca büyük çoğunluğu ile yığınak yaptığı Fulda Gediği de buradadır. Bugün buradan hazır bir askeri tehdit yok gibi görünse de, Karpatların kuzeyinden Baltık denizine 600 km.lik bir düzlük alan Rus coğrafyasına potansiyel saldırı imkânı vermektedir. Bu nedenle, Polonya ve Baltık ülkeleri önemlidir.
Soğuk Savaş sonrasında Yeltsin döneminde yaşanan ekonomik sıkıntılar ve yolsuzluklar Rus halkında eski günlere duyulan özlem ile birlikte 2000 yılında yapılan seçimlerde Putin’in iktidara gelişinin önünü açtı. Putin, yayılmacı 17. Yüzyıl Rusya’sının Çarı olmak istedi.
Rus milliyetçiliğine ve Çar olmaya soyunan Putin, Lenin’den ziyade “ulus-inşacısı Stalin”i kendine rehber seçti. Putin, “Büyük Rusya” için işe “Yakın Çevre Politikası” ile Gürcistan’dan başladı. Baltık devletlerinden güneye Batı sınırlarındaki tüm tampon bölgelerinin düşmesine, Ukrayna’ya kadar tahammül ettiler.
Ukrayna da düşse idi ne Karadeniz’den güneye inecek limanları kalırdı ne de 400 km. kadar kuzey doğudaki Moskova’yı füzelere karşı korumak kolay olurdu. Kırım’ı süratle ele geçirmelerinin nedeni ise tarihsel olarak Sivastopol olmadan Rus donanmasının Karadeniz’de buhar olacağı gerçeğidir.
Ruslar, nispeten güçlendiklerini ve Avrupa’nın zayıfladığını sandıkları bir dönemde aniden odak noktalarını Ukrayna üzerinde topladılar. Rusya’nın harekete geçmesi, ABD’yi de reaksiyon göstermeye ve tarafların birbirilerini canavar olarak göstermeye kalkmasına neden oldu. 2014 yılında yaşanan baskına Batılılar artık düşmeyecek, tuzaklarını kuracaklardı.
NATO’nun genişlemesini bahane ederek, Büyük Rusya’yı yeniden inşa etmek peşine düşen Putin ise yeni bir ulusal kimliğin zemini olabilecek kullanışlı bir geçmişe ihtiyaç duyuyor. Rusların işgal ettiği bölgelerde Ukrayna kimliğinin tüm izleri kökünden silmeye çalışılıyor. Ruslar, tarihsel olarak bu konuda oldukça tecrübeliler ve en çok yok etmeye çalıştıkları Türk kimliği oldu.
Ruslar, Kırım’ı “Türk Kırım Hanlığı”nı işgal ederek aldılar ve sanki hep onlarınmış gibi Kırım’ın hep Rus olduğunu iddia ediyorlar. Şu anda Kırım ve diğer yerlerdeki Rus olmayanlar, Moskova’nın dayattığı eğitim sistemi ile beyin yıkamasına tabi tutuluyor ve kendi dillerini konuşmalarına izin verilmiyor. Ukrayna ve Karadeniz’in etrafında genişlemeye çalışan Ruslar için sırada Moldova ve Baltık ülkeleri kadar Türkiye de olabilir.
Ruslar, nefret ettiklerini sürekli açığa vurdukları Ukraynalıların Rus olduklarını iddia ediyorlar. Gerçek olan Rusların Çarlık döneminden kalma emperyalizmi yani Rus topraklarını genişletme merakı Ukrayna ile yeni bir safhaya girdi. Ancak, Batının tuzağına düştüler. Batının Rus askeri olarak Rus ordusunu yok etme ve siyasi olarak ülkede rejimi değiştirme ve bölme planı değişmedi.
Trump’ın ikinci gelişi bu planları sekteye uğratabilirdi. Ancak, Avrupa inisiyatifi bırakmadı, savaş şimdi Rusya’nın derinliklerine ulaştı. Trump’ın mafyavari bir şekilde savaşın kurbanı olan Ukrayna’ya baskı yaparken, Putin’i “cana yakın” ve “akıllı” olarak tanımlaması aslında ABD-Rusya ilişkilerinin beklenmeyen bir yönde ilerlediğinin göstergesiydi.
Trump, Rusya’ya kendi çevresini bırakarak dünyayı üçe bölme planı ile ikna edeceğini sandı ama Rusya’yı kontrolüne alma düşüncesinin bu şekilde gerçekleşmeyeceği aşikâr. Kendisini dünyanın en saygın lideri sanan Putin, görüşme masasında kendisini galip taraf gibi sanıyor. Ukrayna’ya önerdiği Sevr benzeri şartların yakında kendisine dayatılacağının ve ülkesini getirdiği uçurumun farkında değil.
Son çeyrek yüzyılda otokrat Putin’in zihniyeti teknokrat ve mali reformcudan milliyetçi muhafazakâra ve en sonunda Rusya’nın eski topraklarını kazanmaya çalışan neo-emperyaliste dönüştü. Kendini ekonomist sanırken Avrasya Ekonomik Birliği’ni çok-kutuplu dünyanın ana ekonomik merkezi olacağını düşünüyordu.
Putin, hiçbir zaman modernleşmenin ne olduğunu anlayamadı. Ülkesini modernize edemediğinden kendi tarih hikâyesine sarıldı ve komşu ülkelere saldırarak ne kadar ölümcül olduğunu gösterdi. Bu son 25 yılda Türkiye’nin de yaşadığı çıkmaz değil mi?
Bu makalede Ukrayna’daki savaşın geldiği aşama ve İstanbul görüşmelerinden başlayarak, Trump’ın girişimleri ve sonrasında Rusya’yı bekleyen acı sona odaklanacağız. Tabii Ukrayna gelişmeleri kapsamında Türkiye ile ilgili de söyleyeceklerimiz olacak.
Ukrayna Savaşı’nda Son Durum
Rusların Ukrayna’daki savaş yöntemi geleneksel yaklaşımından farklı değil; sayıca çok asker ve silah. Bu nitelikten çok niceliğe önem veren bir yaklaşım. Birinci Dünya Savaşı’nda Rus çarının generalleri milyonlarca insanı sahaya sürdüler ama Almanya ve Avusturya-Macaristan’ın daha iyi stratejileri, teçhizatı ve lojistik anlayışı üstün geldi. İkinci Dünya Savaşı’nda ise Stalin tüm askerleri cepheye sürdü ve Almanlar karşısında sonuç felaket oldu. Almanların Barbarossa harekâtında Ruslar birkaç ayda milyonlarca insan kaybettiler. Rusların imdadına Moskova’nın dondurucu soğuğu yetişti. Savaşın sonunda Rusların kayıpları 20 milyona ulaşmıştı.
Ruslar, Ukrayna’da da sayıca çok az asker ve silahla yıpratma savaşı yapıyor. Bir barış anlaşmasından önce mümkün olduğu kadar çok toprak kazanmak istiyorlar. Toprak karşılığı çok insan kaybetmeyi gene göze aldılar. Yani Ruslar tarih boyunca hep böyle yaptılar. Şubat 2022-Nisan 2025 arasında Ukrayna’da 930.000’den fazla Rus askeri öldü ya da yaralandı. Sadece 2024 yılında 400 bin asker kaybeden Rusların Ukrayna cephesinde Şubat 2022’de 400 bin asker varken şu anda 600 binden fazla askeri var.
Ukrayna’nın İstanbul görüşmelerinden bir gün önce yaptığı en kapsamlı drone saldırısı (Örümcek Ağı Operasyonu) Moskova’nın stratejik hava gücünü parçaladı. Bu koordineli derin vuruş serisi, Rus topraklarına konteynırlar içinde sokulmuş drone’larla gerçekleşti. Bu da Ukrayna’nın kendi kabiliyetlerinin ötesinde çok derin ve koordineli istihbarat ağının Rusya içinde örüldüğünün kanıtı.
İkinci Dünya Savaşı’ndan beri ilk defa Avrupa, Rusya’nın derinliklerinde teknolojik olarak isabetli ve asimetrik bir saldırıyı başarı ile gerçekleştirdi. Saldırı, Rusya’nın bir ucundan diğerine örülen, teknolojinin en ucu ile desteklenen bir örümcek ağı modeli ortaya koyuyor.
Saldırı cephesinde ne paraşütçüler var ne de binlerce tank; yol kenarında bekleyen sıradan kargo konteynırları açılıyor ve uzun menzilli drone’lar dakikalar içinde en az 40 savaş uçağını imha ediyorlar. Bunlar içinde nükleer yetenekli Tu-22 ve Tu-95 bombardıman uçakları da var.
İddialara göre, Rus stratejik bombardıman uçaklarının üçte biri, stratejik cruise füze taşıyıcılarının 4’ü kullanılamaz hale getirildi. Rusya’nın stratejik kabiliyetleri, özellikle nükleer gücü uzun zamandır ABD’nin uydu sistemleri ile izleniyor ve muhtemelen bu saldırı ile ilgili pek çok similasyon yapılmıştı.
Bu saldırı aynı zamansa askeri doktrinlerde bir dönüm noktası demek. Artık eski savaş cepheleri anlayışı bir kenara bırakılıyor, cephe gerisi diye bir şey kalmıyor, hiçbir yer emniyetli değil. Devletlerarası savaşta coğrafya sınırları ortadan kalkıyor. Drone’lar artık askeri üslerden kalkmıyor, dünyanın her yerine konteynır içinde gönderilip, programlanabilir yani saati geldiğinde eş zamanda aktif hale getirilebilirler. Bu örümcek ağı, internet üzerinden kolayca kurulabiliyor.
Bu saldırı, Ukrayna’nın geri çekilmeye ve teslim olmaya niyetinin olmadığını gösterdi. Arkasındaki Avrupalı üç büyük güç ise Rusya için planlarından vazgeçmiş olmadıklarını ispatladılar. Muhtemelen yakın zamanda tırmanma artınca Trump da Avrupa’dan yana tavrını koymak zorunda kalacak. Çünkü Rusya’nın tarih sahnesinden silinmesi için açık bir fırsat var ve Avrupa bunu harcamak istemiyor. Konu Çin’in Rusya’nın parçalanmasından faydalanmasının nasıl sınırlanacağı. Son saldırı Ukrayna’da işlerin artık sadece ABD’nin elinde olmadığını da gösterdi.
Böylece ikinci İstanbul görüşmelerinin hemen öncesinde Rusya büyük bir darbe yemiş oldu. Ülke çapında çok önemli stratejik üsler imha edilirken, Rusya’nın nükleer güç noktaları drone’larla hedef alındı. Saldırı Ukrayna’ya ait gibi gözükse de arkasında İngiltere’nin olduğundan kimsenin şüphesi yok. Batı, Rusya konusunda askeri olarak pek çok şey öğrendi ve şimdi daha derinlerde uygulama zamanı.
Geçen hafta Trump şöyle demişti; “Putin’in farkına varmadığı şey, Rusya’nın başına kötü şeyler gelecek ve gerçekten kötü şeyler demek istiyorum. Ateşle oynuyor!”. Kısaca ABD, Rusya ile ilgili senaryoyu biliyor ve buna göre oynuyor.
İlginç olan Putin, İstanbul görüşmelerini iptal etmedi ama mutlaka daha acı bir karşılık vermek için hazırlık yapıyor. Bu ise tırmanma demek ve işin içine taktik nükleer silahlar da karışabilir. Çünkü Rusların konvansiyonel gücü sınırlı ve Avrupa, savaşı yaymak ve büyütmek istiyor. Nitekim tüm Avrupa ve NATO alarmda, Rusya’ya hazırlanıyor.
NATO-Rusya çatışmasının nasıl gelişebileceğini ve sonucunun ne olacağını daha önce yazmıştım. Ancak, bu bir dünya savaşı değil, kıtasal bir savaş olabilir. Dünya Savaşı ancak küresel güç dengesinin değişerek yeni bir dünya düzenine yol açacağı bir senaryo gerektirir. Olası ABD-Çin Savaşı, böyle bir düzen getireceği için (yeni BM, yeni devletler) dünya savaşı olarak nitelenebilir.
Devam Eden Görüşmeler
Trump, Ukrayna’da bir ateşkese ulaşılması için uğraşıyordu ve Mayıs’ın ikinci yarısında bunun için Putin ile pek çok telefon görüşmesi yaptı. Trump bir politikacı değil, pazarlıkçı ama Avrupalı liderler kariyer yapmış politikacılar ve Trump’dan daha liberaller. ABD, bir an önce Ukrayna’da savaşı sona erdirme peşinde iken İngiltere, Fransa, Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın savaşı sürdürme planı değişmedi.
İstanbul’da yapılan ilk görüşme, Mart 2022’den beri yapılan ilk yüz yüze görüşmelerdi ve sonuç olarak 1000 savaş esirinin değişimini içeren bir anlaşma ile sona erdi. Görüşmelerde Ruslar, herhangi bir barış anlaşmasından önce Moskova’nın istediği bölgelerden Ukrayna’nın........
© ABC Gazetesi
