menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Emperyal Rusya’nın Sonu; Karadeniz-Kafkasya-Orta Asya Ekseni

21 0
02.09.2025

30 Ağustos Zaferi’ni kutladığımız bugün Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nın askeri bölümünü zaferle tamamlaması bakımından hayati bir dönüm noktasıdır. Bu savaşla birlikte emperyalist Batılı ülkelere karşı ülke düşmandan temizlenmiş ve Lozan’a giden yolda gerekli olan askeri başarı sağlanmıştır. Siyasi zafer olarak ise tabii ki önce Atatürk’ün ulus-devlet olarak Cumhuriyet rejimini ilan edişini ve sonrasında yeni devletin uluslararası alanda kabulünü gösteren Lozan Anlaşması’nı gösterebiliriz. Asya’da Japonya’dan Hindistan ve Rusya’ya yaklaşmakta olan devrimleri çok iyi izleyen Atatürk, Türk Kimliğine dayalı Batılı anlamda modern ulus-devlet sistemini seçmişti. Ancak, unutulmaması gereken, Kurtuluş Savaşı sadece Batı emperyalizmine değil Rus/Sovyet emperyalizmine karşı da kazanılmıştır.


1917 devrimi sonrası Sovyetlerin planı tıpkı Azerbaycan’da olduğu gibi bir Sovyet devleti daha kurmaktı. Sovyet yönetimine göre, “Anadolu Sovyet Türk Cumhuriyeti”ni kurmak için Atatürk doğru lider değildi ve Atatürk muhalifi olduğu için seçtikleri Enver Paşa, Batum’a karargâh kurmuştu. Ancak, 21 Mart 1921’de Sakarya Savaşı kazanıldıktan sonra Sovyetler, Anadolu’da başarılı olamayacaklarını anlayınca, Mustafa Kemal’i Batıya karşı hiç olmazsa yanlarında tutabilmek için Kurtuluş Savaşı’na destek vermeye başladılar. Cumhuriyet’in ilanı da Atatürk’ün saltanat rejimine sadık kalacağına inanan en yakın arkadaşları kadar, Komünizmi seçmediğinden Sovyetler için de hayal kırıklığı oldu. Atatürk’ün daha 17 Şubat 1923’de İzmir İktisat Kongresi ile birlikte “karma ekonomi” modelini seçmesi ekonomik savaşımızın başlangıcı ve Atatürk’ün realist siyasi anlayışı için en iyi örnektir.

Bununla birlikte, Sovyetler Türkiye üzerindeki planlarından hiç vazgeçmediler. Atatürk’ün Komünist Partisi’nin 1925 yılında yasaklamasından sonra Sovyetlerin Boğazlar ve Doğu Anadolu ile ilgili ilk talepleri 1933 yılında Ankara elçiliği kanalı geldi ve anında reddedildi. 28 Şubat 1945’de yinelenen talepleri sonrası Türkiye, kendi güvenliği için Batı kampına ve NATO’ya katılmak zorunda kaldı. 1917 öncesi Doğu Anadolu’yu işgal eden Ruslar, şimdi Ukrayna’nın doğusunu işgal ettiler. Kendini Rus çarı zanneden ve toprak kazanımlarına devam etmek isteyen Putin, çok fena çuvalladı ve tuzağa düştü. Onun yardımına koşan Trump’ın önerdiği barış planı 1917’de öne sürülmüş olsa idi şöyle olurdu: “Ruslar zaten Kars-Erzurum ve Van’ı aldı, siz Trabzon’u da verin de savaş bitsin. Biz de Ruslarla başka işlere bakalım.”

Ne yazık ki, Sovyetler Birliği’nin kurulduğu günden beri kendini romantik komünist gören bazı Türkler bilerek ya da bilmeyerek Rus hayranlığını sözde “emperyalizmle mücadele” görüntüsü altında canlı tuttular. Soğuk Savaş’ta bu Batı ve NATO düşmanlığına dönüştürüldü. Evet, Batı emperyalist ama Sovyet/Ruslar da, Çin de emperyalist. Çarlık döneminde olduğu gibi bugün de Rusya bir milletler hapishanesi, federasyon içinde 69 Rus olmayan cumhuriyet, özerk ya da yarı özerk bölge var. Sadece üç eyaleti gerçek Han Çinlisi olan 56 eyaletli Çin’in sözde emperyalizme karşı savaşı kazanmış lideri Mao, daha 1949’da Mançurya, İç Moğolistan, Doğu Türkistan ve Nepal’i işgal etti. Bugün Yol-Kuşak Projesi ile tarihte olduğu gibi Orta Krallığı kuracak bir emperyal plan içinde. Ülkemizde Rus ve Çin dezenformasyonu, “gerçek ayarlama (fact-checker)” faaliyetlerini başka bir makaleye bırakalım.

Bugünkü Rus yönetiminin şu anda üç önemli endişesi var; savaşı kaybetmek, ekonomik çöküş ve federasyonun parçalanması. Bu üç endişe de birbirini tetiklemeye hazır ve çok uzak mesafade değiller. Rus yetkililer son zamanlarda ülkenin bölünmesi ile ilgili paranoyak derecede bir endişe içindeler. Örneğin geçen Eylül ayında dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Batılı ülkelerin ülkeyi bölmek için en az 50 ülke ile bir koalisyon kurdukları suçlamasında bulunmuştu. Bu korku sadece hayali düşmanlar ile ilgili değil elbette. Rusya’nın bu makalede detaylarını vereceğimiz devam eden olumsuz trendleri de ömrünün gittikçe tükenmekte olduğunu gösteriyor. Batının derdi, uluslararası ilişkileri emlakçılık ile karıştıran Trump’ın yapmaya çalıştığı gibi arazi paylaşımı ile Rusya’yı kurtarmak değil. Kısaca oyun değişiyor.

Kremlin yönetiminde bölünme korkusu öyle arttı ki Temmuz 2025’de yeni bir milliyetçilik politikası stratejisi yayınlandı. Stratejinin temeli Rus devletinin asıl kurucusu olan etnik Rusların korunması ve geliştirilmesi, diğer yandan federasyondaki diğer etnik gruplara ülke dışından erişimin engellenmesi var. Bilindiği gibi Putin’in Büyük Rusya stratejisi etnik olarak Rus olarak gördükleri Rusya, Beyaz Rusya ve Ukrayna’yı merkeze alan diğer hapsedilmiş ulusları ise tarihte olduğu gibi kendileri ile iyi geçinmeye zorlayan bir ütopyaya dayanıyor. Rusların Ukrayna’da başarısızlığından bahsetmeniz ya da yönetime bir suçlamada bulunmanız bile vatan hainliği ve dış güçlerin vasıtası olmakla itham edilmenize neden oluyor. Rus yönetimi “Rusfobya” yani “Rus korkusu” ile Batıyı suçlarken Rus emperyalizmine maske sağlıyor. Ruslar saldırmadan duramazlar çünkü dururlarsa (bisiklet sürmek gibi) düşerler. Ama korku imparatorluğunun sonu geldi ve korkmakta haklılar.

Rejimin çökmesi ve federasyonun bölünmesi öyle büyük bir korku ki, ülkenin bölünnemez olduğu sürekli yenilenirken, halkı yönetimin arkasında tutmak için çeşitli yöntemler deneniyor. Bölgeselci ve ulusalcı akımların üzerine gidiliyor. Ocak 2025’de iç güvenlikten sorumlu FSB, sözde “Rusya Sonrası Özgür Uluslar” forumuna üye oldukları ilan edilen 172 etnik ve dini grup belirledi. Bunlar arasında “Rusya Asyalıları”, “Özgür Buryat”, “Özgür Yakutistan”, “Özgür Tuva”, “Özgür Uluslar Zirvesi”, “Rusya Federasyonu Yerli Haklar Birliği”, “Özgür İdil-Ural”, “Özgür Başkurtistan”, “Kuzey Kafkasya Halkları Kongresi”, “Tüm Tatar Sosyal Merkezi” ve “Karelya Ulusal Hareketi” gibi kuruluşlar var. Rus vatandaşlarının bu yapıları internette araması bile tespit edilip, cezalandırılıyor. Bu makalede, sadece son dönemde Trump’ın Rusya ile görüşmelerinin arka planını değil, Ukrayna üzerinde oynanan oyunların Kaskasya ve Orta Asya ile ilgili bağlantılarına da yer vereceğiz.

ABD-Rusya (Alaska) Görüşmeleri ve Avrupa
Trump, Ocak 2025’de yeni dönem başkanlık görevine başladığında 24 saat içinde Ukrayna Savaşı’nı bitireceğine söz vermişti. Aylarca Moskova’ya dostluk mesajları gönderdi ama Temmuz ayı ortasında tavrı değişti. Ukrayna’ya yeni Amerikan silahları satışına onay verdi ve Rusya’nın ticaret ortaklarına ikincil yaptırımlar tehdidinde bulundu. Rusya’ya geri adım atması için verdiği süreler hep boşa çıktı. Sonra 15 Ağustos’ta Alaska’da Putin ile buluştu. Trump’ın hemen ve tam bir ateşkes çağrısı ve Ukrayna’nın beşte birini Ruslara bırakacak barış planı konusunda Zelensky, sanki zımnen kabul etmiş gibi gözüküyor. Ruslar ise çıkarlarını maksimize etmek için bu dönemde verebileceği en büyük zararı vermek, en ölümcü saldırılar peşinde. Rusya Dışişleri Bakan sözcüsü yaptığı açıklamada; Ukrayna’da 50.000 kişilik bir milli ordu ve sadece Batının yer aldığı Ukrayna güvenliğini kabul etmediklerini açıkladı.

Daha toprak paylaşımına gelmeden barışın çok zor olduğu ortaya çıktı. Rus isteklerinde hiç bir esneme olmadığından barış olma ihtimali düşük gözüküyor. Ukrayna’dan Rusya’ya, Kırım, Donbas, Zaporizhia ve Herson’u vermesi isteniyor. Ayrıca Trump, “Ukrayna NATO üyesi olmayacak ve Kırım’ı almayı unutsun” açıklaması yaptı. Trump’ın Ukrayna’daki savaşı bir an önce bitirme ve acil barış yapma hevesi, Avrupa için büyük bir güvenlik sorunu ortaya çıkarıyor. Putin, Soğuk Savaş sonrası düzenlemeleri değiştirmek istiyor. Putin’e göre, Doğu Avrupa ülkelerinin Batıya entegre olması Rusya’nın zayıf zamanına denk gelmişti. Putin, Batının ülke rejimini değiştirmek ve büyük güç statüsünden çıkarmak niyetinde olduğunu düşünüyor.

Trump, Ukrayna’da emlakçı (arazi alış-verişi) barışı ile Amerika’nın masraflarını azaltacağını düşünürken, Putin bu salağı bulmuşken en maksimum sonucu alabilmek için ateşkesi bile kabul etmiyor havasında ama sonunun çok yaklaştığını da biliyor. Avrupa Birliği ve NATO ise çökmek üzere olan Rusya’nın Trump tarafından kurtarılmasını istemiyor yani savaşa devamdan yana. Bu yüzden, Ukrayna’ya NATO’nun madde 5 tipi güvenlik garantisi verilmesini ve Rusların işgal ettikleri bölgelerden çekilmesini istiyorlar. Bunun ancak, Rusların yenilgiyi resmen kabul etmelerinden sonra olacağını da biliyorlar ve buna yakın olduklarını düşünüyorlar. Ruslar, demokratik seçimle işbaşına gelmiş Zelensky yönetimini Neo-Nazi cunta rejimi olarak etiketliyor çünkü hala 1945 yılındaki Nazilere karşı zaferi kendilerinin kazandığı hikâye ülkelerinde hala işe yarıyor. 1917 Sovyet Devrimi ise çoktan unutuldu, ne kutlama ne anma ama Naziler hala kullanışlı tehdit.

Alaska zirvesinde kendi beklentilerini karşılayamayan Trump’ın, bundan sonra ne yapacağı konusunda tahminler yapılıyor. Putin’in yasadışı işgalini geçerli kılacak ve devletlerin uluslararası sınırları yeniden yazabileceği fikrini meşrulaştıracak, böylece II. Dünya Savaşı sonrası dönemin temellerini tersine çevirecek dayatılan bir barış arayışında. Zelensky muhtemelen Rusya’nın Alaska teklifini kabul etmeyecek, ABD de Rusya’ya yaptırım uygulamayacak ve savaş devam edecektir. Ve savaş Ukrayna’da Putin boyun eğene ya da gidene kadar devam etmelidir. Askerler çok iyi bilir ki yarım kalmış bir savaşla yapılan barış, en kısa zamanda başlayacak yeni bir savaşın gerekçesi olacaktır. Sonuç olarak demek istediğimiz, Ukrayna’da bir barış Putin için büyük stratejinin içinde sadece bir dönüm noktası ve diğer büyük müdahalelerin kavşağı. Bu yüzden, ABD’nin Rusya politikası çok daha caydırıcı bir kapsam edinmeli.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Ukrayna’da ateşkes ve barışa destek verdiğini vurguladı ancak kalıcı barışın güvenlik garantileri gerektirdiğini vurguladı; “Birincisi, önümüzdeki yıllar ve on yıllar boyunca güvenilir bir Ukrayna ordusunun varlığıdır. İkincisi ise kendi taahhütlerimizdir” dedi. Macron, Avrupalıların Ukrayna’ya bu garantileri sağlama konusunda üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmeleri gerektiğini, zira bunun kendi güvenliklerini de ilgilendirdiğini belirtti. Avrupa ülkeleri ise bu aşamada bankalarında dondurdukları 300 milyar dolarlık Rus parasını Ukrayna’ya transfer edebilir. QUAD ortağı olduğu için Hindistan’a göz yuman ABD, şimdi Putin’in savaş makinesinin nefes borusu olan boru hatlarını kesmelidir. Köşeye sıkışmış Rusya’nın petrolünü ucuza kapatarak yolunu bulan Çin ve Hindistan bu yoldan döndürülmelidir. 2021 yılında Rusya’dan hiç petrol almayan Hindistan şimdi günde 2 milyon varil almaktadır.

Ruslar, Trump’ın yanlış hesabını bir hassasiyet olarak gördüğünden az bulunur madenler için de bir alan açmaya hazır gözüküyorlar. Ancak, en başından beri Rusya ile savaşa hep karşı olan Trump, yeni döneminde gerginliği azaltmaya çalışırken, savaş daha genişledi. Trump’ın Ukrayna arazisini taksim ederek barış yapma planı Zelensky’nin hesaplarına, işgalden kurtulmak isteyen bir ülke halkının beklentilerine uyar mı? Tabii ki Ukrayna yönetimi, Trump gibi bu meseleyi bu kadar kolay görmüyor. Üstelik Ruslar da bol miktarda az bulunur mineral vererek, Çin’in elini zorlaştırmak istemeyeceklerdir. Rusya’nın ABD ile savaşından yararlanan Çin’i çok sevmeseler de daha yakın göreceklerdir. Özetle, Trump, uluslararası sistemi yanlış okumakta, Ukrayna’yı satarak, Rusya’nın az bulunur minerallerine konacağını sanmaktadır. Ancak, bu büyük hikâyenin Trump ile ilgili daha küçük bir parçası. ,


Küresel Sermayenin Rusya Oyunu
Ukrayna Savaşı, 2014 yılındna itibaren ittifakların ve önceliklerin yeniden düzenlenmesine yol açtı. NATO’nun artık gerçek bir düşmanı vardı. Öncesinde ABD, Rusya’nın artık sahnede olmadığına inandı ve birden ona yöneldi. Orta Doğu’nun bir kenara itildiğini düşündü ve aniden ona dönerek petrolü ve enerji kaynakları için eteğine yapıştı. Asya-Pasifik bölgesinin Çin ile 21. Yüzyıl çatışmasının sahne olacağı coğrafya olduğunu hesapladı, bölge bir anda öncelikleri arasında Avrupa ve Orta Doğu’dan sonra üçüncü sırada yer aldı. Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde jeopolitik önceliklerini, Çin, Rusya, Kuzey Kore ve İran olarak sıraladı ve gelecekteki çatışmaların temeli olan AUKUS, QUAD ve diğer ittifakları kurdu. Ukrayna, resmin küçük bir parçası ve muhtemelen seneye bir dengeye gelecek. Şimdi dünyada yeni ittifaklar ve ortaklıklar kurma, Üçüncü Dünya Savaşı’na hazırlık zamanı. Küresel oyun, hem güvenlik hem de ekonomik alanında oynanıyor ama askeri karşılaşma kaçınılmaz.


Emperyalist Trump, diğer emperyalistler Çin ve Rusya ile birlikte dünyayı çok kutuplu düzene götürürken, sözde ABD’yi “yeniden büyük yapmak için” dünyadaki tüm az bulunur madenlere, Gazze gibi gelir getirecek yerlere el koymak istiyor, mafya babası gibi davranıyor. Ülkeleri önce ekonomik yaptırımlar daha sonra askeri saldırılar ile yola getireceğini düşünüyor. Mayıs 2025’de Donald Trump, Riyad’da verdiği konferansta Trump Doktrini’ni üç kelime ile özetledi; “Çatışma Yerine Ticaret” yani Trump için her şey alınıp satılabilir. Gazze ve Ukrayna’daki olası barışa ya da Azerbaycan-Ermenistan arasında gerçekleşen barışa da bakışı bu şekilde. Nitekim Zengezor Koridoru’nu “Uluslararası Barış ve Refah İçin Trump Koridoru” olarak tanımladı. Ama bütün bu işlerin arkasında Yahudi sermayesi, onların Büyük İsrail projesi, Rus Yahudilerinin planları ve İran düşmanlığına dayanan Azerbaycan ile ilişkileri ve nihayetinde oltadaki balık Trump var, ticaret ve az bulunur mineraller ise sadece maskesi.


Trump’ın Rusya ile bir barışta Çin’e karşı az bulunur mineral pazarında kendine daha çok yer bulma iddiası öne çıkıyor. Bu uğurda ABD’nin daha uzun........

© ABC Gazetesi