İzmir'in unutulan kadın romancısı: Rebia Arif Bilgin
Rebia Arif Bilgin, Yeni Asır’da üst üste tefrika olarak yayımlanan kadın odaklı romanlarıyla da kısa sürede çok okunan, sevilen bir romancı oldu. Rebia Hanım, çok genç yaşta hayata veda etti. Rebia Arif Bilgin aynı zamanda, ölümünden 4 yıl sonra hayata merhaba diyen, ilerleyen yıllarda Yeni Asır’ın başına geçen DİNÇ BİLGİN’in de yaşamında hiç göremeyeceği halasıydı. Dinç Bilgin’in babası Şevket Bilgin, Rebia Hanım’ın ağabeyiydi. Ne yazık ki ölüm ilanında yer alan hariç Rebia Hanım’ın bir fotoğrafına ulaşamadım.
VE 70. BÖLÜME GELDİK
Bu yazı dizisinin bugün 70. bölümüne ulaştık. Sanıyorum son yıllarda bir tefrika olarak yayımlanan bu kadar uzun süren bir yazı dizisi olmadı. Sevgili okurlarımızın ilgisine ve gazetemiz Dokuz Eylül’e içtenlikle teşekkür ediyorum. (Bir süre daha devam edecek bu yazı dizisine de elbette veda vakti gelecektir.) Gelelim konumuza:
1924 yılında Lozan Antlaşması çerçevesinde mübadeleyle İzmir’e gelen ailesiyle birlikte Rebia Arif, Türkiye'nin değişim sancılarını yaşayan yeni toplum düzenine hızlıca adapte oldu. Henüz genç yaşlarında Yeni Asır’da yazarlık yapmaya başlayan Arif, yalnızca yazarlıkla yetinmedi; kadınlara ayrılan "Kadın ve Moda" sayfasının sorumluluğunu üstlendi ve birinci sayfada “Biz Kadınlar” başlığı altında kadın haklarına dair dikkat çekici yazılar kaleme aldı.
Onun yazılarındaki ses, dönemin inkılap ruhunu taşıyan bir davetin yankısı gibiydi:
“Kadının içtimaî mevkiini tanımak istemeyen eski idarelerin tazyikini düşünelim. Dün ezilen kadın bir hiçten ibaretti. Bugün yeni Türk kadını her şey olmaya namzettir.” (Yeni Asır, 1931)
Rebia Arif Bilgin’in kadını savunan, yücelten, kadın haklarını öne çıkaran bu yazıları, Yeni Asır’da toplumun çok dikkatini çekti. Rebia Arif Bilgin kısa sürede sevilen bir yazar oldu.
SİYASİ MÜCADELE
EDEBİYAT CEMİYETİ
Rebia Arif Bilgin, yalnızca gazete sütunlarında değil, siyasî alanda da kendini gösterdi. 1930 yılında yapılan belediye seçimlerinde Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın İzmir merkezinden belediye meclisi üyeliğine aday oldu. Aday gösterilen diğer kadınlar arasında, dönemin önemli kadınları sayılan Cevriye İsmail, Benal Nevzat ve Hasene Nalan gibi isimler de yer alıyordu. Rebia Hanım seçilemedi, ancak bu süreçteki varlığı, kadınların siyasetteki mevcudiyetini görünür kılmak açısından önem taşıdı, toplumu etkiledi.
Aynı yıl, İzmir Türk Ocağı bünyesinde, daha önce bu köşede kaleme aldığım Tokadizade Şekip'in başkanlığında kurulan Edebiyat Cemiyeti’ne üye oldu. Bu cemiyet, İzmir’in edebi kimliğini oluşturan isimlerin bir araya geldiği çok önemli bir topluluktu.
TEFRİKALARDAN ROMANLARA
ÖNEMLİ EDEBİYAT YOLCULUĞU
Rebia Arif’in edebiyat alanındaki faaliyetleri, gazeteciliğini aşan bir üretkenlikle devam etti. Tefrika olarak yayınlanan romanları arasında "Mina" (1921), "Hakikat Peşinde" (1922), "Kır Perisi" (1932), "Ayşe’nin Öcü" (1933), "Kadın Tipleri" (1934), "Beni Seviyor mu" (1934), "Yalnız İkimiz" (1934), "Zindan Güneşi" (1935), "Çapraşık Duygular" (1935) ve "Kadın İsterse" (1936) yer alır. Bunlardan sadece “Kadın Tipleri” ölümünden bir yıl önce 1935 yılında ilk kez kitap olarak yayımlandı. Bu roman 85 yıl sonra Everest Yayınları tarafından 2023 yılında tekrar yayımlandı. Türkiye genellikle ilk kez aradan çok uzun yıllar geçtikten sonra, İzmir’in unutulan romancısının adını yeniden duydu.
Rebia Arif Bilgin’in romanlarındaki kadın karakterler, dönemin modernleşme hareketlerinin izini taşıdı. Örneğin “Mina” adlı ilk romanında Mina, şair Cemil İrfan yerine doktor Reşit Mümtaz’ı tercih ederek........
© 9 Eylül Gazetesi
