Bir tek öldürülen Dorukhan’ı 'suçlu' ilân etmediğimiz kaldı!
Aslında bu arayış sadece Dorukhan için değil, hepimizin bu ülkenin sokaklarında özgürce dolaşabilmesi ve kim vurduya gitmemesi için sürdürülen bir mücadele...
Yürekleri yanan ailenin adalet koşusunda en önde yer alan baba Emekli Tümgeneral Ethem Büyükışık, yedi yıl süren çok zorlu çok zahmetli bir hukuk mücadelesi ile davanın yörüngesini değiştirmeyi başardı. “Yüksekten düşme ve intihar” denilerek üzeri apar topar kapatılan bu cinayetin gerçeklerini tokat gibi çarptı kamu görevlilerinin yüzüne.
Ve 21 Mayıs 2025…
Bu sütunlarda pek çok kez 21 Mayıs’ta İzmir 2’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya başlanacak emniyet mensuplarının duruşmasına dikkat çekmiştik.
Sabah 09:20’de başlayan ve öğle arası haricinde saat 16:00’ya kesintisiz süren duruşmayı başından sonuna kadar izledim.
Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü Büro Amiri Atakan Kaçar, aynı birimde Grup Amiri olan Deniz Asıcı, Olay Yeri İnceleme polis memurları Duygu Öztürk ve Musa Erikçi; Narlıdere İlçe Emniyet Müdürlüğü Suç Önleme ve Soruşturma Büro Amirliği’nde görevli polis memurları Fikret Sarıaslan ve Halil Arslandağ’ın ifadelerinden aldığım notları, mahkemedeki havayı da yansıtarak okurlarımızla paylaşalım…
Mahkeme Başkanı Ayşegül Naciye Altınhalka ve Cumhuriyet Savcısı Emin Emre Ekici’nin bu son derece karmaşık dosyaya hakim oldukları, sordukları sorulardan anlaşılıyor. Sanıkların ve avukatlarının iddianame dışına çıkmalarına ve cinayeti özünden saptırmaya çalışan girişimlerine izin vermeyen mahkeme yönetimi, duruşma sırasında Olay Yeri İncelemesi sırasında hataların üzerinde titizlikle durdu.
Cinayet günü İzmir Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü’nde Büro Amiri olan ve bu davada sanık olmasına rağmen halen Fransa’nın Lyon kentindeki Interpol merkezinde görevli bulunan Atakan Kaçar’ın olay yerine öğlene doğru saat 11:00 gibi intikal ettiği, ona bağlı üç kişilik ekibin ise saat 9:30 sıralarında cinayet mahalline ulaştıkları ve olay yerinde pek çok karakol polisi ve Cinayet Bürosu’na bağlı polislerin oldukları anlaşılıyor.
Davanın en dikkat çekici ve sinir bozucu delili ise olay yeri incelemesi yapan polislerin kayıt sırasında ifade ettikleri ve görüntüyü izleyen herksin rahatlıkla duyabildiği “Cüneyt” ve “Emre” adlı polislerin ve / veya kişilerin kim olduğunun hâlâ gizemini koruması. Atakan Kaçar ve diğer polisler, olay yerinde bu iki isimde polis olmadığını ısrarla ifade ediyor.
Dorukhan Büyükışık’ın aynı gece saat 01:30’da öldürüldüğü kanıtlanmasına rağmen, aradan geçen sekiz saatlik kara delikte nelerin yaşandığı esrarını koruyor. Bu cinayetin basit bir kavga sırasında yaşandığı varsayılsa dahi, onlarca işçinin olduğu bir şantiyede neden derhal polise ve 112 Acil’e haber verilmediği, otopsi raporuna göre tam üç saat boyunca cinayet mahallinde adeta can çekişerek vefat eden genç adam için neden cinayetten yaklaşık 9 saat sonra Olay Yeri İnceleme ekibinin geldiği de aynı bilinmezler arasında.
İfade veren polisler, Dorukhan’ın cep telefonundaki parmak izinin neden silindiğine yönelik tatmin edici bir açıklama yapmış değil. Bu durumun çekim açısından kaynaklandığı gibi, bizim gibi sürekli fotoğraf ile uğraşan gazetecileri güldüren saçma sapan bir akıl yürütmeye sığınıyor polisler.
İfadeleri alınan polisler, şantiye alanını gören 19 kamera kaydının depolandığı cihazın imajını neden almadıklarını ise “görev ve yetkimiz kapsamında değil” açıklaması ile geçiştiriyor.
Gerçekten de insanın içinden isyan etmemesi mümkün değil.
Hemen her gün benzer olaylara giden bu polisler, Dorukhan’ın 27 metre yüksekten düşmüş olamayacağını buz gibi biliyor.........
© 9 Eylül Gazetesi
