Neyi neye feda ediyoruz?
Barışın, bolluğun, bereketin, saflığın, bilgeliğin sembolü, zeytin…
Büyük Tufan’dan Gılgamış Destanı’na ve Yunan Mitolojisi’ne kadar zeytine dair övgü dolu hikayeler, insanoğlunun tarih boyunca ona verdiği değeri anlatır.
Mesela hikayelerden birinde; Nuh Peygamber, Büyük Tufan dindiğinde denizin ötesinde hala kara kaldı mı, yeniden dünyada yaşanabilir mi diye öğrenebilmek için bir güvercin yollar. Güvercin ağzında taze koparılmış bir zeytin dalı ile döndüğünde tufanın bittiği ve yaşamın yeniden başladığı anlaşılır. Zeytin bu yüzden yeniden doğuşun da simgesi kabul edilir.
*
Zeytin ağacının bir adı da “Ölmez Ağaç”tır. Sadece meyvesi zeytin değil; zeytinin yağı da geçmişten bugüne adeta bir hazine olarak kabul edilmiştir. Öyle ki eskiler zeytinyağına “altın sıvı” derlerdi. Hem rengi hem de onlarca faydası nedeniyle en az altın değerinde olduğu için bu yakıştırma yapılmıştır.
Doğanın en büyük lütuflarından biri olan zeytin ağacı binlerce yıl yaşayabilir. 7 yaşından itibaren meyve verir. İçindeki vitamin ve minerallerle çok sağlıklı ve lezzetli bir gıda maddesi olmasının yanında tekstil, kozmetik gibi sanayide de kullanılır.
Ayrıca birçok Akdeniz ülkesinin “oleoturizm” olarak da adlandırılan zeytin turizmi bile vardır.
Uzun lafın kısası: Zeytini olan ve bunun kıymetini bilen toplumlar, bolluğa kavuşmuştur.
*
Dünyada zeytinin ’i Akdeniz’de yetişir. Ülkemizde de başta Ege olmak üzere hemen hemen bütün bölgelerde zeytin bulunur. Bu açıdan dünyanın en şanslı ülkelerinden biriyiz. Böyle değerli, her yönden getirisi büyük bir ürün bu toprakları şereflendirmiş!
Peki, bizler sahip olduğumuz bu şansın farkında mıyız; zeytinin kıymetini biliyor muyuz?
Halk olarak belki çoğumuz zeytin ağacının değerinin ve öneminin farkında ama bizi yönetmeleri için seçtiklerimiz maalesef O’na burun kıvırıyor.
Ülkemizi zeytinle kalkındırmak ve markalaştırmak için adım atacaklarına, bu toprakların gerçek hazinesi olan zeytini yok etmek istiyorlar.
*
........
© 9 Eylül Gazetesi
