menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türkiye Büyük Millet Meclisi

16 0
27.04.2025

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 28. dönemindeyiz. Birinci meclis 1920 tarihli olduğuna göre 2023 seçimleriyle teşekkül eden meclise kadar 103 yıllık bir zaman diliminden söz ediyoruz demektir.

Çok partili siyasal hayata geçildiğinden bu yana meclislerimiz şunlar: 946, 1950, 1954, 1957, 1961, 1965, 1969, 1973, 1977. 12 Eylül'den AKP’ye kadar: 1983, 1987, 1991,1995 ve 1999.

AKP’nin iktidarını bir milat kabul edersek, 2002, 2007, 2011, 2015'te 2 defa. 2017’de anayasa değişikliği yapılıyor. Sistem değişiyor. 2018 sonrası parlamentoları önceki yetkilere sahip değil. Dolayısıyla 2018 ve 2023'te seçilen meclisleri farklı değerlendirmek gerekir.

1946'dan sonra genel ve oy eşit oy ilkesi var.1950'den sonra seçimler Yüksek Seçim Kurulu yönetimi altında yapılıyor. Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin seçim usulleri zaman içinde değişiklikler gösterse de seçim yargısı konusunda tek otorite olması değişmemiştir.

Parlamentonun teşekkül biçiminde önemli belirleyicilerden biri hiç kuşkusuz uygulanan seçim sistemidir. Türkiye dar bölge sistemi hariç neredeyse bütün seçim sistemlerini denemiştir.

Uygulanan seçim sistemi parlamentodaki sandalye dağılımını ciddi biçimde etkilemektedir. Birkaç örnekle seçim sisteminin ne kadar önemli olduğunu göstermek isterim

2002'de ülke baraji AKP'nin 5 oyla iktidara gelmesini sağladı. baraj olmasa AKP tek başına iktidara gelemezdi. 1977'de baraj olsaydı CHP tek başına iktidara gelirdi. 1957’de nispi temsil olsa Demokrat Parti seçimini kazanamazdı. 1987'de çevre barajları olmasa Özal’ın ANAP’ı seçimi kazanamazdı. Tek başına iktidara gelemezdi.

14 Mayıs 1950'den 2017'de Türkiye'nin siyasal rejimi değişene kadar bir siyasi partinin baskın olduğu dört alt dönemden söz etmek mümkündür

Parlamentoda oluşan çoğunluklar itibariyle, üç dönem Demokrat Parti 1950-54-57’de. Menderes önderliğinde. İki dönem Adalet Partisi 1965 ve 69’da. Süleyman Demirel başkanlığında. İki dönem Anavatan Partisi: 1983-1987’de. Turgut Özal liderliğinde. 2002'den bu yana AKP 2002-2007-2011-2015 (iki kere)

2018'den sonra yürütmenin göreve gelmesi güven oylamasına bağlı olmadığından yasama meclisi seçimi ile doğrudan bir illiyet kurmak doğru değil.

Bununla birlikte, Meclis’te 2018 ve 2023'te AKP ve bağlaşıklarının çoğunluğu sağlanmıştır. Ama bu yumuşak kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter sistemde olduğu gibi bir çoğunluk değildir. Yürütmeyi elinde tutan siyasi otoriteye yasama meclisinde onay veren çoğunluk demektir

Dolayısıyla 2018’den sonra oluşan yasama ve yürütme organlarının denge ve dinamikleri hakkında başka kavramlarla düşünmek ve yazmak gerekir.

Yasama yetkilerinde epistemolojik kopuş Birinci Meclisin kuruluşudur: 23 Nisan 1920. Bu meclis aldığı 1 sayılı kararla kendisini teşekkül ettirmiştir. Türk kamu hukuku açısından en devrimci karar budur. İlk meclis bütün devlet erkleriniTürkiye Büyük Millet Meclisi ile eşitleyen bir meclistir.

Benim “Ankara Konvansiyonu” adını verdiğim Birinci Meclis, “ kuvvetler birliği ve meclis üstünlüğü” ilkesine dayanıyordu. 1921 Teşkilatı Esasiye Kanununda ifade edilen “teşri’ salahiyeti ve icra kudretini haiz” meclis ifadesi kamu hukukumuz ve siyasi tarihimiz açısından belirleyici olmuştur.

Birinci meclisin benimsediği anayasal ilkeler 1961 anayasasına kadar sürdürülmüştür. Yasamanın üstünlüğü diyebileceğimiz kamu hukuku ilkesi 1924 Anayasasından sonra da izlerini sürdürmeye devam etmiştir.

1921-1924 arasında yasama yürütme ve rejim yargısı yetkileri meclistedir. Bu nedenle meclisten özerk bir hükümetten söz edilemez. İcra Vekilleri heyeti meclise yürütme işlerinde vekalet etmektedir. “hakimiyet” her anlamda mecliste toplanmıştır.

Cumhuriyetin ilanı ile TBMM Başkanlığı ile devlet başkanlığı (Türkiye Reisi Cumhuru) ayrılmıştır. Hükümetin kuruluş ve göreve devam etme koşulları parlamenter hükümete yaklaşmıştır. Ama tam manasıyla değil.

1924 Anayasası ile yasama yürütmeyi güvenoyu ile görevlendirmekte güvensizlik oyuyla düşürebilmektedir.

Milli Mücadelede Devlet başkanlığı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı tarafından temsil ediliyordu. Cumhuriyet devrimi ile Devlet Başkanlığı yürütmeye kaydırıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden ayrıldı.

27 Mayıs 1960'a kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin her yasama dönemi başında Türkiye Reisi Cumhuru ve TBMM Başkanını seçmesi ve görev sürelerinin bir yasama dönemi olması anlamlıdır: Meclis hem yasamaya hem de devlete başkan seçiyor demek bu.

1924 anayasasının yürürlükte olduğu dönemde kurucu önderler bu usul çerçevesinde seçildiler: Atatürk-İnönü-Bayar.

Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşuna müdafaa-i hukuk hareketinin lideri kimliği ile öncülük etmişti. Siyasi hayatı boyunca meclis başkanı ya da cumhurbaşkanıydı. 1923-1927- 1931-1935 meclisleri tarafından Cumhurbaşkanı seçildi

Birinci Meclis, arena tipi tartışmacı bir meclisti. Milletvekilleri çoğunlukla seçildikleri livanın (seçim bölgesi) duyarlılıklarını temsil ediyorlardı. Kemalist parti meclisin geri kalan fraksiyonları üzerinde hakimiyet kurmakta zorlanıyordu. Savaş hali ve ulusal kurtuluş düşüncesi birlikteliği sağlıyordu. Başkomutanlık kanununun üçüncü uzatmasında olduğu üzere fiili durum yaratarak muhalifleri etkisizleştirmek gerekmişti. İkinci Grup içinde başkomutanlığa artık ihtiyaç olmadığını savunanlar ortaya çıkmıştı. Maksat TBMM Başkanı ve başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın gücünü kırmaktı. Doğan Avcıoğlu'nun Milli Kurtuluş Tarihi ve Türkiye’nin Düzeninde çok yerinde bir şekilde tespit ettiği üzere “tutucu güçlerle devrimcilik” yapılmak zorunda kalınmıştı.

İkinci Meclis, hem iç hesaplaşmanın hem de devrim hareketlerinin hız kazandığı bir dönemdir. Nutuk bu hesaplaşmanın sonudur. (1927)

30'ların meclisleri için Hocam Tarık Zafer Tunaya şöyle yazmıştı: Parlamento İl Genel Meclisi havasındaydı. Birinci Meclis’teki sıcak tartışmalar geride kalmıştı. Bu tip parlamentolar siyaset bilimi literatüründe katılımcı/tartışmacı değil onaylayıcı meclisler olarak tanımlanır.

1920'den 1935 Meclisine kadar milletvekili profillerinde değişiklikler oldu. İlk meclis çevreyi temsil ediyordu. İkinci Meclis’te Kurtuluş Savaşı önderliği dengelerini gözeten bir liste çıkarmıştı. Üçüncü Meclisten itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi devrimin liderinin “tensip ettiği” kişilerden oluşur.

30’lar Türkiyesinde idari-siyasi elit içinde hareketlilik vardır. Bir seçkin, yüksek bürokratlık-valilik-elçilikten sonra milletvekilliği ve bakanlık yapabilir. Sonra sadece TBMM üyesi olabilir. Aktif siyasi görev almak istemeyenler milletvekili seçilebilirler. TBMM üyeliği bir ara seçimle de olabilir. Örnek :Rauf Bey’in ara seçimde milletvekili seçilmesi ve ardından Londra büyükelçi olarak tayin edilmesi. Fethi Bey’in başvekillikten istifa edip (1925) Paris büyükelçiliğine tayini. Ardından sefaretten ayrılarak ara seçimde milletvekili olması.Tekrar Londra’ya büyükelçi olarak tayin edilmesi gibi.

1927'den sonra milletvekili seçilmekten ziyade milletvekili yapılmak söz konusudur.

Emekli generaller, üniversite profesörleri pek ilgili olmadıkları vilayetlerden pekala milletvekili olabilirler. Enver Ziya Karal, Fuat Köprülü örneklerinde olduğu gibi. Bazılarına da jest yapılır: Kılıç Ali, Cevat Abbas, Nuri Conker, Salih Bozok gibi simalar kişisel nedenlerle Atatürk tarafından milletvekili yapılmıştır.

Atatürk yerel duyarlılıkları da temsil ettirmişti. Bazı ailelerin birinci meclisten itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde olduğunu unutmayalım. Bu suretle mütegallibe Kemalist devlete/ ideolojiye ve kadroya bağlamış oluyordu. Çevre aktörleri (egemenleri) daha sonra Demokrat Parti üzerinden Mecliste temsil edildiler. Menderes’in 1931 seçimlerinde Meclis’e alınmış bir toprak mütegallibesi olduğunu hatırlatmak isterim.

Yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığı demokratik siyasi hayatın en büyük güvencelerinden biridir. Bu milletvekillerine tanınan bir ayrıcalık değildir.

iktidar karşısında yer alan toplumsal siyasal kesimlerin temsilcilerine sağlanan hukuki ilişilememe güvencesidir. Bir koruma alanıdır. Dokunulmazlık gerçekte muhalefeti korur. Kökeninde 1689 Bill of Rights yasası vardır. Burada parlamento üyesinin statüsü açısından önemli güvenceler sağlanmıştı. Tutuklanmama, kovuşturmadan azade olma, parlamentodaki sözlerinden dolayı kovuşturmaya uğramama ve kralın huzuruna kabul hakkı gibi.

Bu güvenceler 1876'dan beri vardır. İkinci Meşrutiyette Lütfi Fikri Bey ve İsmail Kemal Bey’in yasama dokunulmazlığı ilk gündeme gelen örnekler olmuştu. Lütfi Fikri Bey daha sonra İstanbul Barosu başkanı da olacaktır

Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulduğu andan itibaren kendi üyesinin hukukunu (parlamenterlik statüsü) kovuşturmaya karşı korumuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi çoğu zaman kovuşturma merciine milletvekilliği sona erdikten sonra işlemleri başlatın demiştir. Buna “teşrii masuniyet” denilmiştir. Temel ilke suçüstü hükümleri hariç yargılamanın geri bırakılması biçiminde olmuştur

Tek parti devrinde yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığı titizlikte uygulanan bir ilkeydi. TBMM adli kovuşturma izni verdiğinde mutlaka gerçek bir hukuki dayanağı olurdu.

Çoğunlukla karar adli temeli olan konular nedeniyle olurdu. Örneğin hakkında yolsuzluk iddiaları olan bakanlar. Yüce Divana sevk edilen bakanların dokunulmazlıkları kaldırılırdı. Yavuz Havuz davasında Bahriye Vekili İhsan Eryavuz, Ticaret Vekili Ali Cenani Bey, İkinci Dünya savaşı yıllarında Suat Hayri Ürgüplü’nün dokunulmazlığının kaldırılması gibi. Bu sonuncusunda Ürgüplü Yüce Divan’a kendisi sevk edilmek istemiş ve yargılama sonunda aklanmıştır.

Milletvekili dokunulmazlığı, Atatürk ve İnönü’nün cumhurbaşkanı olduğu yıllarda gerçek hukuki gerekçelerle ve istisnaen kaldırılmıştır.

Birinci Meclisten çok partili siyasal hayata kadar gündeme gelmiş yasama dokunulmazlığı dosyalarından bazı örnekler vermek gerekirse: Nazım Resmor, 1921, eski Dahiliye vekili, Halk İştirakiyyun Fırkası üyesi, hükümeti devirmeye teşebbüs suçu nedeniyle kaldırıldı. Mahkum oldu. Sakarya Savaşından sonra........

© 12punto