Kadının Hikayesi
Bugün 8 MART, Dünya Kadınlar günü…
21. Yüzyılda 4,5 milyar yıllık bu yorgun dünyada hâla “Kadınlar Gününü” kutlama ihtiyacı duyuyorsak, Kadının Hikayesini anlatmak gerekir.
Uygarlığın, hukuk devleti olmanın, kadına yönelik düzenlemelerin çözemediği, ayırımcılığın, aşağılanmanın ve “FITRAT” olgusunun alt edilemediği bir yerkürede, bu mahkûmiyetin ilk sebebini bulmak için tarihte bir yolculuğa çıkmak gerekli.
Bu mahkûmiyetin kökenlerini FITRAT’a bağlayanlara, ilk çağdaki Kadın’ı anlatmakla işe başlayalım.
Mitolojik olgular, kalıtlar, destanlar ve kısıtlı tarih yazıtlarının ortaya koyduğu gerçeklik, kadının hor görülüşünün, canıyla bedel ödettirilişinin onun yaradılışı ile ilintili bir kader hikayesi olmadığını ortaya koyar.
Anaerkil toplumların oluşumu insanların birlikte yaşamaya başladığı ilk dönemlere denk düşer.
Bu dönemde Kadının üstün bir siyasal rol oynadığı, kamusal yaşamda erkekten daha üstün bir güce sahip olduğu ve toplumun öncüsü olduğu bilinmektedir.
O dönemin inanç sistemlerinde de bunun kanıtları açıkça ortaya çıkmaktadır.
Hint ve Yunan mitolojilerinin anaerkil döneme ilişkin bulguları, Ana Tanrıçaların gücünü ve sayısal üstünlüğünü ortaya koymaktadır.
Ana Tanrıçaların kadın ve erkek gücünü birlikte temsil edecek şekilde konumlandırıldığını görüyoruz. Örneğin Artemis; bereket ve savaşçılığı, Athena; akıl, bilim, sanat, bereket ve savaşçılığı birlikte temsil eden Ana Tanrıçalardır.
Kadının kutsallaştırıldığı bu inanç sistemini eski Türklerin Şamanizm inancında da görmek mümkündür. Geniş bir coğrafyaya yayılan bu inanç sisteminde Şamanlık yalnız bir inanç sistemini değil, bir yaşam felsefesini ve kadını kutsal sayan kabulleri de beraberinde taşımıştır. İlk Şaman’ların kadın olması, kadının biyolojik ve tinsel üstünlüğünün kabulünden kaynaklanmaktadır. Hatta erkek Şamanların bile ayinlere kadın giysisi ile katılmaları kadının gücünün kanıtı kabul edilmektedir.
İslam öncesi Türk Devletlerinde ( Göktürkler, Uygurlar) cinsiyet ayırımı yoktur. Çinliler kız çocuklarına isim vermeyip onlara sayılarla hitap ederken, Hintliler onları babanın malı sayarken, Araplar, diri diri toprağa gömerken Türkler, kız-erkek çocuk arasında ayırım yapmamaktadır.
Kadın, Tanrı katında erkekten daha yüksek konumda kabul edilmekte, ona cinsel bir obje olarak değil, sıra dışı yüksek bir varlık olarak bakılmaktadır.
Kadın miras, evlenme, boşanma konusunda erkekle eşit haklara sahiptir.
Evlilikte baba, kızının rızasını almadan erkek tarafına cevap vermemekte, tek eşlilik esas kabul edilmektedir.
Hakan ve Hatun Devlet işlerinde, anlaşmalarda birlikte söz sahibidir.
Çin Tarihine göre Hatun, Hakan’a vekâlet etmekte, siyasi anlaşmazlıklarda ara buluculuk yapmakta, mahkeme başkanlığı yapmakta, savaşa katılmaktadır.
Kadının yeryüzündeki Hikayesi işte böyle başladı.
Peki ne oldu da kadın sonraki dönemlerde göklerden indirilip, yere çakıldı?
Tarihçiler ilk büyük........© 12punto
